Platformun yeni belgesel dizisi "The Twisted Tale of Amanda Knox", dünya kamuoyunun yıllar boyunca konuştuğu bir adalet mücadelesini yeniden gündeme taşıdı. Başrolünde genç oyuncu Grace Van Patten’in yer aldığı dizi, Amerikan vatandaşı Amanda Knox’un gerçek hayat öyküsüne dayanıyor.
İzleyicilere dramatik bir suç hikâyesi sunan yapım, Amanda Knox’un hayatını altüst eden bir cinayet vakasını, medya baskısını ve yıllar süren mahkeme sürecini konu alıyor. Dizinin yayınlanmasıyla birlikte Amanda Knox ismi yeniden sosyal medyada ve haber gündeminde sıkça yer almaya başladı.
Amanda Knox gerçekten yaşamış bir isim mi?
Evet. Dizideki karakter Amanda Knox, gerçek hayatta yaşamış ve halen yaşamını sürdüren Amerikalı bir kadındır. Hikâyesi, yalnızca kurgu değil; hukuki, psikolojik ve toplumsal boyutları olan trajik bir olayın merkezindedir.
2007 yılında İtalya’nın Perugia kentinde, aynı evi paylaştığı İngiliz öğrenci Meredith Kercher’in öldürülmesinin ardından, Knox ve erkek arkadaşı Raffaele Sollecito, cinayetle suçlanarak tutuklandı. O sırada henüz 20 yaşında olan Knox, uzun ve yıpratıcı bir yargı süreciyle karşı karşıya kaldı.
Haksız yere mahkûmiyet ve yıllar süren mücadele
Cinayet gecesi erkek arkadaşıyla birlikte olduğunu söyleyen Knox, eve döndüğünde banyoda kan izleri gördüğünü ve oda arkadaşının odasının kilitli olduğunu fark ederek polisi aradı. Ancak sorgular sırasında üzerindeki baskı nedeniyle çelişkili ifadeler verdi ve hem kendisi hem de bir dönem çalıştığı barda işletmecilik yapan Patrick Lumumba zan altında kaldı.
Lumumba, güçlü alibisi sayesinde kısa sürede serbest bırakıldı. Olay yerindeki deliller ise başka bir ismi, Rudy Guede’yi işaret etti. Guede, Kercher’in eşyaları üzerindeki izler nedeniyle suçlu bulundu ve hapis cezasına çarptırıldı.
2009’da açılan davada, Amanda Knox ve Sollecito, delil yetersizliğine rağmen uzun süreli hapis cezalarına mahkûm edildi. Ancak, özellikle Amerikan adli uzmanlarının DNA analizleri sonucu delillerin zayıf olduğu ortaya konuldu. Uluslararası kamuoyunun da dikkatini çeken dava, adalet sistemlerine ve medya yargılamalarına dair ciddi eleştirilerin yapılmasına yol açtı.
Knox, 2011’de serbest bırakıldı ancak dava süreci yıllar boyunca devam etti. 2015 yılında İtalya Yüksek Mahkemesi, Knox’un beraatını kesin olarak onayladı. Ancak 2024 yılında, Patrick Lumumba’ya yönelik iftira suçundan aldığı mahkûmiyet temyiz mahkemesi tarafından onandı.
Cezaevi sonrası medya ve edebiyat kariyeri
Hapisten çıktıktan sonra gözlerden uzak kalmayı tercih etmeyen Amanda Knox, yaşadıklarını kaleme alarak “Waiting to Be Heard: A Memoir” adlı otobiyografisini yayımladı. Kitap, kısa sürede çok satanlar listesine girmeyi başardı.
2018 yılında medya üzerindeki cinsiyetçi baskıyı ele alan "The Scarlet Letter Reports" adlı programı sundu. Ayrıca, 2025 yılında yayımladığı ikinci kitabı “Free: My Search for Meaning”, hem içsel yolculuğunu hem de özgürlük kavramına dair düşüncelerini paylaştığı önemli bir yapıt olarak öne çıktı.
Amanda Knox kimdir?
Amanda Marie Knox, 9 Temmuz 1987 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Seattle kentinde dünyaya gelmiştir. Yazar, gazeteci ve aktivist kimliğiyle tanınan Knox, 2007 yılında İtalya’da öğrenci değişim programı kapsamında bulunduğu sırada karıştığı trajik olayla dünya çapında bilinir hale gelmiştir.
Amanda Knox gerçekte ne yaptı?
Amanda Knox, 2007 yılında ev arkadaşının cinayetiyle ilgili olarak yanlış yere suçlanan bir figür haline geldi. Delil yetersizliğine rağmen yaklaşık dört yıl boyunca hapis yattı. 2015 yılında beraat etmesine rağmen, yaşadığı süreç onu hem bir adalet savunucusu hem de kamuoyu önünde sembol bir isim haline getirdi.