Bazen aynaya baktığımızda gördüğümüz şey sadece bir yüz değildir; aynı zamanda bir ruhun, bir niyetin ve bir tercihin yansımasıdır.Belki de yaşanılanların özeleştirisidir. İnsanoğlu, tarih boyunca büyük fedakârlıklara imza atmıştır. Bunun yanı sıra korkunç bencilliklere de. Ancak bugün, özellikle bireysel önceliklerin ortak sorumlulukların önüne geçtiği modern toplumlarda, bencillik daha görünür, daha kabul edilir hale gelmiştir.
Küresel olarak “ben” merkezli bir çağda yaşıyoruz. Sosyal medyada paylaşılanlar, başarı hikayeleri, hatta yardım kampanyaları bile çoğu zaman “ben ne kadar iyi biriyim” algısını beslemektedir. Başkalarına yardım etmek bile bazen gizli bir ego tatmini haline dönüşmektedir. Empati, duygudaşlıktan çok imaj yönetimiyle iç içe geçebilmektedir.
Toplu taşıma araçlarında kulaklık takmadan yüksek sesle müzik dinleyenler, çöpünü yere atanlar, kamusal alanları sadece kendi malı gibi kullananlar... Bütün bunlar sadece birer davranış bozukluğu değil; aynı zamanda 'başkasıyla ilgilenmem' düşüncesinin bir dışavurumudur. Bencillik bazen böyle küçük, ama toplumu doğrudan etkileyen alışkanlıklarda kendini gösterebilmektedir.
İnsanlar kendi hatalarına karşı olağanüstü bir anlayış geliştirirken, başkasının hatasına karşı neredeyse hiç tolerans göstermeme eğilimindedir. Yolda birine çarptığında “yoğundum, fark etmedim” diyebilen biri, aynı duruma maruz kaldığında öfkeyle tepki verdiği görülür. Bencillik, adalet duygusunu sadece kendi lehine çalıştırmakla da ilgilidir.
Duygusal ilişkilerde ve evliliklerde en çok yıpratan şeylerden biri de taraflardan birinin –ya da her ikisinin– içten içe sadece kendi ihtiyaçlarını öncelemesidir. Sevgiyle yola çıkılan bir birliktelik, zamanla 'benim mutluluğum', 'benim huzurum', 'benim isteklerim' söylemine sıkıştığında, ortak yaşam yerini tek taraflı bir mücadeleye bırakır. Partnerler birbirinin duygularını anlamak yerine, kendi haklılıklarını kanıtlama çabasına girerler. Oysa gerçek yakınlık, sadece sevilmek değil; sevmeyi de bilmeyi gerektirir. Fedakârlığın sadece özel günlerde hatırlandığı bir evlilik, gün geçtikçe yalnızlaştırıcı bir sessizliğe dönüşebilir.


Ülke yönetiminde sergilenen bencillik ise toplumun tüm dokularına sirayet eden en tehlikeli biçimlerden biridir. Yetkiyi halkın hizmeti için değil, kişisel çıkarları ya da siyasi ömrünü uzatmak için kullanan yöneticiler, sadece adaleti değil, umudu da örseler. Kamu kaynaklarının adil dağıtılmadığı, liyakatin değil sadakatin ödüllendirildiği sistemlerde, bireysel bencillik artık kurumsal hale gelir. Oysa bir yöneticinin gerçek büyüklüğü, ne kadar güçlü olduğunda değil; o gücü ne kadar adil kullandığında ortaya çıkar. Halkın ihtiyaçlarını görmezden gelen, eleştiriyi tehdit sayan bir anlayış, sonunda hem kendini hem toplumu çürütür.


Aile, komşuluk, dayanışma gibi kavramlar; bireyci yaşam tarzının gölgesinde silikleşiyor. Artık çoğu kişi, elindeki imkânı paylaşmak yerine onu daha da çoğaltmanın yollarını arıyor. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözü, ne yazık ki anılardan ibaret kalmaya başlamıştır.

Peki, olumsuzluklar içinde umut var mı?
Elbette. Bencilliğin karşısında hâlâ kendinden önce başkasını düşünenler, bir lokma ekmeğini paylaşanlar, susanlar yerine konuşanlar, kaçanlar yerine kalanlar var. İnsanlık, hem en bencil hem de en fedakâr halini taşıyabiliyor içinde. Belki de mesele, hangi yönümüzü daha çok beslediğimiz.

Peki, Bencillik Nasıl Azaltılır?
Bencilliği azaltmak için atılacak ilk adım, empatiyi hayatın merkezine koymaktır. Okullarda ve ailede duygusal farkındalık eğitimi verilmeli; çocuklara paylaşmak, beklemek, dinlemek ve anlamak öğretilmelidir. Toplumda adaletin, eşitliğin ve güvenin tesisi, bireylerin yalnızca kendilerini düşünme zorunluluğunu da azaltır. Rol modellerin ve medyanın yaydığı değerler büyük önem taşır; dayanışma ve sorumluluk duygusunu öne çıkaran içeriklerle kolektif bilinç güçlendirilmelidir. Gönüllülük faaliyetleri ve toplumsal katılım da bireyin sadece kendi kabuğunda değil, daha büyük bir bütünün parçası olduğunu hatırlatır. Sonuçta insan, verdiği kadar zengindir.

Ömer Barış Eroğlu