Çürüyen Toplum

Abone Ol

Toplumlar bir günde çürümez. Çürüme sessizdir, sinsidir, görünmezdir. Önce küçük tavizlerle başlar: “Ne olacak canım” diyerek verilen ödünler, “herkes yapıyor” diye meşrulaştırılan hileler… Derken bu tavizler, kökleri kemiren kurtlara dönüşür. Bir gün bakarsınız, gövdesi dimdik duran ağacın dalları içten içe çürümüş; kopup yere düşmesi an meselesi.

Son günlerde gündemi sarsan sahte diploma skandalı işte tam da bu çürümenin sembolü. Yıllarca dirsek çürüten öğrenciler, gecesini gündüzüne katan emekçiler, bir kâğıt parçasıyla “uzman” kesilenlerin gölgesinde bırakılıyor. Liyakat, mezar taşına “Burada hak edenler yatıyor” yazılarak çoktan gömülmüş durumda.

Ama asıl felaket, bu sahtekârlıkları yapanlardan çok, bunu gören ve sessiz kalanlarda. Çünkü çürüme, kötülüğün cesur olmasından değil, iyiliğin korkak olmasından güç alır. Herkes biliyor, herkes görüyor; ama dudaklar mühürlü, bakışlar başka yöne çevriliyor. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyenler, o yılanın eninde sonunda kendi kapı eşiklerinden süzüleceğini unutuyor.

Sahte diploma yalnızca bir kâğıt değil; adalet sistemine vurulmuş darbedir. Torpille gelen makam, hak yiyerek kazanılan mevki, hem o koltuğu hem de toplumun vicdanını kirletir. Ve bu kir, sadece sahibini değil, hepimizi lekeler.

Unutmayalım: Yanlış karşısında susmak, yanlışın ortağı olmaktır. Bugün ses çıkarmayan, yarın kendi hakkı gasp edildiğinde duyacağı tek sesin sessizlik olduğunu bilmelidir.

Bu ülkenin hâlâ sağlam kökleri var; vicdanı diri, adalet duygusu sönmemiş insanlar var. Ama kökleri kurtarmak için çürümüş dalları kesmek zorundayız. Aksi hâlde, hep birlikte toprağa gömüleceğiz.

Son söz olarak:

Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.” I. İnönü