Günümüzde büyüklük kavramı, ne yazık ki çoğu zaman yüzeyde aranıyor. Kim daha çok konuşuyor, kim daha çok görünür, kim daha çok takip ediliyor? Cevaplar hep aynı: “O büyük biri olmalı.” Oysa derinlik, gürültüde değil; sessizlikte gizlidir. Gerçek büyüklük, yüksek sesle değil, sağlam duruşla kendini belli eder.
Bugün Türkiye’de de sıkça karşılaştığımız bir durum bu. Birçok insan, sosyal medyada birkaç güzel cümleyle, birkaç sansasyonel açıklamayla “önemli” ya da “etkileyici” biri olarak algılanabiliyor. Ama bu algı kalıcı değil. Çünkü içi boş. Oysa asıl değer, görünmeyen, sesini duyurmaya çalışmayan ama elini taşın altına koyan insanlarda.
Bakın, deprem bölgelerinde hâlâ gönüllü olarak çalışan öğretmenler, sağlıkçılar var. Kimse onların adını bilmiyor belki, ama orada olmaya devam ediyorlar. Onlar büyük görünmüyorlar ama büyük işler yapıyorlar. Her gün bir hayata dokunuyor, bir yarayı sarıyor, bir çocuğun geleceğini değiştiriyorlar.
Yine düşünelim: Anadolu’nun ücra bir köyünde görev yapan bir kadın doktor, şehirde kalmak yerine tayinini isteyip köy okulundaki çocuklara sağlık taraması yapıyor. Kimsenin haberi olmuyor bundan, belki bir fotoğraf bile çekilmiyor. Ama bu ülkenin sessiz kahramanları onlar. Alkış istemiyorlar, manşet peşinde değiller. Çünkü büyüklüğü, gösterişte değil, görevde arıyorlar.
Ve diğer yanda, televizyon ekranlarında veya sosyal medyada sadece konuşarak, bağırarak, tartışarak gündemde kalan isimler var. Bugün varlar, yarın unutuluyorlar. Çünkü söylediklerinin çoğu havada asılı kalıyor. Arkasında emek, inanç, karakter yoksa hiçbir söz kök salamaz.
Sanat dünyasında da böyle. Gerçek sanatçı, sadece üretmez; sorumluluk da alır. Bir topluma ayna tutar, ama o aynayı önce kendi yüzüne çevirir. Ne yazık ki bugün “ünlü” olmak, “değerli” olmakla karıştırılıyor. Oysa fark ortada: Ün gürültüyle gelir, ama değer sessizlikle yaşar.
Türkiye’nin geçmişinde, bize bu ayrımı gösteren nice isim var. Mehmet Akif, büyük görünmek istemedi; büyük yaşadı. Yoksulluk içinde öldü ama bugün hâlâ yüreklere dokunuyor. Ya da Nâzım Hikmet... Sürgün edildi, susturulmaya çalışıldı, ama sesi hâlâ yankılanıyor.
Sonuç şu: Büyük görünmek kolaydır. Biraz pazarlama, biraz gösteri yeterlidir. Ama büyük olmak; sabır ister, direnç ister, karakter ister. Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey tam da budur: Gösterişli değil, özü sağlam insanlar.
Çünkü bu ülke, içi dolu insanlar sayesinde ayakta kalıyor. Ve onlar genelde en sessiz olanlar.