HABER/Meryem KARADAĞ ve Enes KAPLAN

'Oturum verdiniz, Türk nüfus cüzdanını, vatandaşlığı da verdiniz fakat pasaport konusunda biraz daha temkinli yaklaşılsaydı bugünkü vize sorunumuz bu denli büyük olmayacaktı'.

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TURSAB) Başkanlık Başdanışmanı Numan Olcar: Schengen vizesi hakkında; yoğun göç alan Türkiye'de vatandaşlığın yanı sıra pasaportun da çok kolay verildiğine değinerek 'Oturum verdiniz, Türk nüfus cüzdanını, vatandaşlığı da verdiniz fakat pasaport konusunda en az biraz daha temkinli yaklaşılsaydı bugünkü vize sorunumuz bu denli büyük olmayacaktı. Beş, sekiz, on yıl gibi birtakım sürelere bağlı kalınabilseydi, beş yıl, on yıl sonra o kişi ilgili ülkenin vizesine müracaat ettiğinde en azından arkasında sunabileceği birtakım kayıtları olacaktır ve o zaman bu yoğunluklar, bu sıkıntılar yaşanmayacaktı.' dedi.

Türkiye'de vatandaşlık alınmasının çok kolay olduğunu vurgulayan Olcar, 'Vatandaşlık alınması hiçbir ülkede bizim ülkemiz kadar kolay olmuyor. Yurt dışında yaşamaya başlayan bir vatandaş en az beş yıllık bir geçmiş oluşturarak vatandaşlık alabiliyor. Ama bizde öyle olmuyor. Geçmişini bilmediğimiz nereden geldiğini bilmediğimiz birine vatandaşlık veriyoruz. Üstelik bu süre zarfında vatandaşlık alanlara eş zamanlı olarak pasaport da veriliyor. Ve bunlar vize başvurusu yaptığında bizden geçmişlerine dair bilgi isteniliyor. Biz bu bilgiyi veremediğimiz için kendileri araştırmak zorunda kalıyor. Böylelikle vize süreci uzamış oluyor' diye konuştu.

Türkiye ekonomisini doğrudan etkilediğini vurgulayan Olcar, 'Seyahat etmenin birçok nedeni var. Bunlar eğitim, sanat, sağlık, turizm, spor ve en önemlisi ticaret nedeniyle oluyor. Vize süreçlerinin uzamasıyla seyahat özgürlüğümüz ciddi anlamda kısıtlanmış oluyor. Bu da Türkiye ekonomisini doğrudan etkiliyor. Türkiye uygulanan mevcut vatandaşlık rejimi bunun temel nedeni' ifadelerini kullandı.

Kaçak gidilerle ilgili de konuşan Olcar, 'Vize başvurusunda bulunup ret edilenler, nasıl olsa ret edilecek diye başvurmayanlar ya da hukuki engelleri olanlar alternatif yollara başvuruyorlar. Bu alternatif yol da kaçak gitmek oluyor. Maalesef bu kaçak yollar tehlikeli olabiliyor. Örneğin kıyılarımızda yaşanan trajediler; botlarda binlerce insan hayatını kaybediyor.

Avrupa Türk vatandaşı istemiyor gibi bir algının olduğunu ve bu algının yanlış olduğunu belirten Olcar 'Bizde Avrupa Türk vatandaşı istemiyor gibi farklı bir algı var, bu bir yanlış bir teşhis. Doğru olan teşhis şu anda Avrupa'da ya da Avrupa Birliğinin hiçbir ülkesinin de dönüp Türk vatandaşına karşı ya da Türkiye'ye karşı bir tavır almışlığı, bu konudan dolayı vize vermeme gibi bir şey söz konusu değil. Bizim insanımız da turist olarak gidiyor ve bu Avrupa için iyi bir gelir kalemi. Bakın altını çiziyorum bu ülkeler vizeyi belirli bir sayıyla veriyorlar. Fakat önlerindeki kayıtsız, uzun ne olduğu belli olmayan dosyaların araştırılması ki onu mecbur yapacaklar. Bunu yapmak da bu süreci ve bu aksaklığı doğuruyor' şeklinde konuştu.

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Ayhan Kızıltan ise,

Vize ret sorununda depremin etkisinin olmadığını vurgulayan Kızıltan, 'deprem öncesinde de bu ret sorunu vardı.'

'Depremin bir etkisinin olduğunu düşünmüyorum çünkü karşılaştığımız ret sorunu depremin çok öncesinde de vardı. Bu ret sorunu sadece depreme bağlamak yanlış olur.

Vize reddi alan iş sektörüyle ilgili Kızıltan; 'Ürünleri giden iş insanlarımızın kendileri gidemiyor.'

'Deprem öncesinde MTSO olarak Almanya da bir fuarda stant kiralamıştı. Oraya gidecek yönetim kurulu üyemize vize verilmedi. Yine bir yönetim kurulu üyemiz Mersin'in en önemli iş insanlarından birine de aynı şekilde ret kararı verildi. Bu daha önce de yaşadığımız bir şeydi ama gittikçe artan bir ret durumuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bunun altında sebep olarak dünya da özellikle gelişmiş batı özel sektörüne karşı Türk özel sektörünün yükselmesi yatıyor. Böylesi tavırlarla yükselen Türk özel sektörünün Dünya pazarında önü kesilmeye çalışılıyor. Aynı tavır Doğuda da var örneğin Çin de vize reddi politikası uygulayarak özel sektörümüzün önünü kesmeye çalışıyorlar. Madem gümrük birliğine girmişiz haksız rekabeti bırakın da Türk firmaları rahat rahat dolaşabilsin. Ürünlerimiz gidiyor ama iş insanlarımız gidemiyor. Birçok iş insanımız nihai anlaşmayı imzalamak için davetiyesi olduğu halde vize reddi aldığı için gidemiyor' dedi.

Sözlerinin devamında Kızıltan: 'Bizim Fransa ile MTSO olarak imzaladığımız bir anlaşmamız vardı. En az bir yıllık şirketlerimizin başvurması halinde beş yıllık vize alınabiliyordu. Ama artık çok daha kısa süreli vizeler veriliyor. Bu bütün Avrupa'nın Türkiye'ye karşı planlı bir vize sorunun çıkartıldığının kanıtıdır.

Bütün bunlara karşı Türkiye'nin kendi tavrını koyması gerekiyor. Bizim çok önemli kurum ve kuruluşlarımız var. Örneğin Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu Euro Chambers'ın başkan yardımcısı. Türkiye de ki nüfuslu iş sektörünün Avrupa'daki iş ortaklarını harekete geçirip bu sorunu hallettirmesi gerekiyor. Bizim de bu uygulamalara misilleme yapıp ya bu ambargoyu kardırmaları ya da farklı pazarlarla örneğin Çin ile iş saha paylaşımı yapabiliriz.' İfadelerini kullandı.

İş sektörü ve hükümetin birlikte durmasıyla bunun üstesinden gelinebileceğini vurgulayan Kızıltan, 'Biz iş sektörü olarak hükümetle beraber aynı tavrı alırsak bu sorunu ortadan kaldırabiliriz. Mesela daha önce bir dönem Almanya Türkiye'ye silah ambargosu koydu. İş sektörü Almanya'nın en lüks otomobil markasını protesto amaçlı artık kullanmayacağını açıkladı. Bunun üzerine Alman firması hükümetine baskı yaparak Türkiye gibi bir pazarı kaybetmek istemediğini söyledi. Bunu üzerine ambargo kalktı' diye konuştu.

Altının Gözü Merkez Bankası Kararında! Altının Gözü Merkez Bankası Kararında!

Editör: Haber Merkezi