İYİ Parti mecliste milletvekili olduğu halde komisyona üye vermeyen tek parti.Sürece baştan beri karşı olan İyi Parti hala aynı görüşünü devam ettiriyor.Abdullah Öcalan ve Kandille yürütülen sürecin ülkeyi iki kutuplu bir bölünmeye götüreceğini belirtiyor.Bu sürecin daha önce denenen çözüm süreci gibi başarısız olacağını söylüyor.Habur rezaleti ve çadırdaki yargılamalar dün gibi hala canlılığını korurken İYİ Partinin göstermiş olduğu bu refleksi daha iyi anlıyoruz.Peki İYİ Parti bu sürece dahil olmamakla ve mecliste kurulan komisyona üye vermemekle Kürt seçmeni karşısına almıyor mu diye soranlar var.Hayır.Kürtlerle PKK’yı ayrı değerlendiriyor İYİ Parti.Abdullah Öcalan’ın tüm Kürtleri temsil etmediğini dile getiriyor.Nihayetinde PKK’nın bir çok Kürt vatandaşı katlettiğini geçmiş dönemde gördük.Baskı ve tehditle kendi hegomanyasını kurmaya çalışan PKK bir çok Kürt vatandaşını gözlerini kırpmadan öldürdü.İYİ Parti sürece böyle bakıyor ve PKK=KÜRT gerçeğini reddeden bir pozisyonda bir tavır alıyor.Böyle bir sürecin geçmişin lekelerini silemeyeceğinin bilinciyle sürece karşı çıkıyor.3 Ağustosta Bursa’da bir miting yaparak duruşunu değiştirmeyeceğini deklare etmiş oldu.Miting kalabalıktı.Bir kaç milliyetçi kökenli partilerinde destek verdiği miting sürece karşı olanları bir araya getirmesi başarısını gösterdi.Bu mitinglerin devam edeceğini söylüyor İYİ Partili yetkililer. Ve sürecin gidişâtına göre milli reflekslerin daha fazla ete kemiğe bürüneceğinin işaret fişeğini yakıyorlar.

Peki bu sürece karşı olmak veya olmamak İYİ Partiye ne kazandırırdı veya ne kaybettirirdi.Bu durumuyla mesela Kürt seçmen İYİ Parti hakkında ne düşünür.Burada amaç bence Kürt seçmenin oyundan çok özellikle CHP’nin komisyona üye vermesine karşı çıkan seçmenin oyuna talip olmak. Nihayet son yapılan anketler gösteriyor ki; İYİ Partinin oylarında bir yükselme var.İYİ Parti mitinglere devam eder ve bu milli duruşunu bozmaz ise CHP’nin Atatürkçü ve milli damarı olan milliyetçi kesimlerden oy alabilir.İYİ Parti lideri Dervişoğlu’da bunun bilincinde.Zaten Zafer Partisi ve diğer bir kaç partiyle seçim ittifakı yaparak ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarma fikrini ortaya atarak sürece karşı olan her iki taraftaki tabanın konsolide etme planını yürürlüğe sokuyor Dervişoğlu.Ve bir yandan da seçimde pazarlık payını attırarak yol almaya çalışıyor.Bu süreç öyle bir yapıya dönüşebilir ki,şayet başarılı olmazsa bundan en çok nemalanacak olan İYİ Parti olur.Hala süreçle ilgili bazı belirsizlikler var.Mecliste kurulan komisyondaki ikinci toplantının gizli bir toplantı olacağı ve bu görüşmelerin 10 yıl saklı kalacağı belirtildi.Şimdi bu görüşme tutanaklarını DEM Abdullah Öcalan’a söylemeyecek mi?Öcalan’ın ve Kandilin bildiği görüşmelerin Türk milletinden saklanmak istenmesi süreçte bir pazarlık mı var diye insanın aklı karışıyor.Madem hiç bir pazarlık yok,her şey şeffaf yürüyor bu gizlilik kararı ne böyle.Burada İYİ Partinin savunduğu tezlerin haklılığı ortaya çıkıyor.

Bu süreci daha iyi tahlil etmek için İYİ Partinin kuruluş yıllarına dönmemiz gerekiyor. Malum bir çok delegenin imzasıyla MHP’de bir kongre süreci yaşandı.Yapılan kongre iptal edildi.Yapacak başka çare kalmayınca bazı MHP milletvekilleri partiden ayrılarak yeni bir oluşum içine girdiler.Kendilerine “Cesurlar Hareketi” ismini koyarak yola çıktılar.Parti kurma süreçlerinde partiye karşı çok büyük bir teveccüh vardı.Toplumun bir çok kesiminden kurucular kuruluna girmek için kıyasıya bir yarış vardı.Bu kuluna da kurucular kurulunda bulunması için bir teklif gelmişti ama ben hem gazetecilik yapacağım,hemde kuruşunda görev aldığım partiyi eleştiremeyeceğim diyerek bu nazik teklifi reddetmiştim.Parti her ne kadar MHP’den ayrılanlarla kurulmuşsa da genel görüş merkezde olan boşluğu dolmurmaktı.Bunun için mesela CHP içinde İzmir milletvekilliği yapan sağ kökenli Aytun Çıray gibi bir çok isim partinin kuruluşunda görev aldı.Partiye öyle bir teveccüh vardı ki aynı teveccüh Ak partinin kuruluşunda da mevcuttu.Parti kuruldu ve adı İYİ Parti olarak açıklandı.İlk başta ismi biraz garipsense de sonradan alışılması uzun sürmedi.Partinin başına Meral Akşener geldi.Teşkilatın başına ise Koray Aydın getirildi.İşte ne olduysa Koray Aydın’ın teşkilatın başına getirmesinden sonra oldu. Merkez sağın boşluğunu doldurması hedefiyle yola çıkan parti milliyetçi ülkücü bir tabana oturarak genişleme alanını kısıtladı.İlk seçimde yüzde 10 oy aldı ve rüştünü ispatladı.Ama partiye öyle bir akın vardı ki ilk seçimde bir yerleri kapmak için gelenler bu gerçekleşmeyince partiyi terk etmeye başladılar.Kurucular kurulunda boşluklar oldu ve bunlar yedekleriyle takviye edildi.Kırılma anlarının başlangıcı böylece gerçekleşmişti.

Şu malum adına her nedense 6’lı masa denilen,ilk başta güzel giden ama sonradan sarsıntılar geçiren Millet ittifakından da bahsedelim.6 siyasi parti bir araya gelerek amacı parlementer sisteme geri dönmek olan bir ittifak kurdular.Amaçları cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden vazgeçmek ve erklerin ayrıldığı güçlü bir parlementer sistem kurmaktı.Bir çok alanda komisyonlar kurarak bunu bir rapor haline getlrdiker.Bu süreç çok uzun sürdü ve yayınlanan rapor yapılan bir toplantıyla halka sunuldu.Ama rapor o kadar kapsayıcı ve genişti ki halkın büyük çoğunluğu bunu anlamakta zorlandı.İllere gidilerek toplantılar yapıldı ve rapor bire bir halka açıklanmaya çalışıldı.Fakat halk anlamadı.Hiç kimsenin aklına da bu uzun raporların hap şekline getirilerek halka anlatılmasının daha faydalı olacağı düşünülmedi.Her parti temsilcisi zaman zaman bu raporun dışına çıkarak kendi partilerinin görüşlerini açıklamaya başladı.Bu ise milletin kafasında soru işaretleri oluşturdu.Somut bir örnek verecek olursak raporda İstanbul Sözleşmesini tekrar yürürlüğe sokacaklarını deklare etmelerine rağmen bazı partililer bu mümkün değil diyerek açıklamalar yapıyorlardı.Bunun gibi bir çok konu başlığı vardı.Ekonomi de partiler faklı düşünüyorlardı.Özellikle Ali Babacan’ın partisinin görüşleriyle rapordaki görüşler çok farklıydı.İYİ Partinin olası bir iktidarda Bilge Yılmaz gibi dünyaca tanınan bir ekonomistin ekonominin başına geçeceği Deva partisi tarafından pek uygun görülmüyordu.Ufak tefek görüş ayrılıkları vardı ama süreç devam ediyordu.

Esas dananın kuyruğu cumhurbaşkanlığı adaylığında koptu.Her seferinde cumhur ittifakının adayınızı açıklayın baskısı karşısında 6’lı masayı oluşturan partilerin liderleri hep şunu söylediler:Adayımızı açıklamamız bir günlük mesele,en kolayı aday açıklamak.Ama öyle olmadı.Beş parti kendi aralarında anlaşıp Kemal Kılıçdaroğlu’nu önerince Meral Akşener buna karşı çıktı ve masadan çekildiğini açıkladı.Meral Akşenerin gönlünde iki aday adayı vardı.Bunlardan biri Ekrem İmamoğlu,diğeri Mansur yavaştı.Meral Akşener ‘in ittifakı terk etmesi ve tekrar dönmesi İYİ Partide büyük kırılmalara neden oldu.Belki Kılıçdaroğluna karşı çıkması haklıydı ama ittifaktan ayrılırken yaptığı açıklama yenilir yutulur değildi.Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı yardımcısı olacağı savıyla masa tekrar kuruldu ama millette bir kırılganlığa neden oldu.Ve iş sulandı.Düşünün bir sistemde 9 cumhurbaşkanı yardımcısı olur mu?Bu arada cumhur ittifakı baştan beri 6’lı masanın bir ayağının Dem olduğu dolayısıyla terör örgütüyle iç içe yürüdüklerini ve adına sık sık zillet-illet ittifakı diyerek partileri bir birine düşürmeye çalışıyordu.Bunda da kısmen başarılı oldular.Özellikle İYİ Partinin bu şer ittifakında ne işi var diyerek tüm kozlarını İYİ Parti üzerine boca ettiler.İşte bu günkü sürece karşı çıkan İYİ Partiyi böyle bir ittifakta ne işin var diyen cumhur ittifakı terörsüz Türkiye komisyonuna üye vermeye davet ediyor.Dün teröristlerle birlikte olduğunu gerekçe göstererek bel altından İYİ Partiyi vurmaya çalışanlar bugün sürece destek olmadığı için yerden yere vuruyorlar.Genel başkan Dervişoğlu duruşuyla ve birikimiyle İYİ Partide olan dağınıklığı toparlamaya çalışıyor ve bu terörsüz Türkiye masalı da ekmeğine yağ sürüyor.Partiye bir canlılık geldi ve eski gücüne kavuşmak için herkes canla başla çalışıyor.Bu sisteme karşı tutumuyla özellikle parlementer sisteme dönme arzusu İYİ Parti için bir çekim merkezi olacak gibi gözüküyor.