CHP İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum atanması ve sonrasında İstanbul’un birçok ilçesinde toplantı ve gösteri yasağı ilan edilmesi, Mersin’de de yankı buldu. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, yaptığı yazılı açıklamayla sürece sert tepki gösterdi. Platform, yaşananları yalnızca siyasi bir hamle değil, doğrudan halkın anayasal haklarını hedef alan açık bir müdahale olarak değerlendirdi.
Açıklamada, “Valilik kararı ve ardından gelen polis ablukası, fiili bir OHAL rejimi uygulamasıdır. 12 Eylül darbesinin yıl dönümüne günler kala, demokrasiye karşı alınan bu tutumlar tesadüf değil, bilinçli bir tercihin sonucudur” ifadeleri kullanıldı. Platform, yurttaşların parti binasına girmesinin engellenmesini ve barışçıl eylemlere yapılan müdahaleleri kabul edilemez bulduğunu vurguladı.
“Anayasa ve Uluslararası Hukuk Açıkça İhlal Ediliyor”
Platformun açıklamasında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesi başta olmak üzere birçok temel hakkın ihlal edildiğine dikkat çekildi. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının hem anayasa hem de Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığı hatırlatıldı.
Açıklamada, “Yasaklama kararları ve gözaltılar, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ahlaki meşruiyetini de yitirmiştir. Yurttaşlar, üyesi oldukları parti binalarına girme hakkına sahiptir. Bu hakkın engellenmesi, doğrudan siyasal faaliyetin kriminalize edilmesi anlamına gelir” denildi.
“Polis Müdahalesi Kimyasal Silah Kullanımı Sınırında”
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu’nun açıklamasında, 8 Eylül 2025 tarihinde İstanbul'da yaşanan polis müdahalesine de özel bir yer ayrıldı. CHP İstanbul İl Başkanlığı önünde toplanan yurttaşlara yönelik yoğun biber gazı kullanımının görüntülerle belgelenmiş olduğu belirtilirken, bu durumun Türkiye’nin imzacısı olduğu “Kimyasal Silahlar Konvansiyonu” ile de bağdaşmadığı vurgulandı.
“Biber gazı, doğrudan hedef gözeterek ve kapalı alanlara sıkılarak kullanılmakta; bu da temel sağlık hakkını tehlikeye atan bir uygulamaya dönüşmektedir. Bu müdahaleler yalnızca bugünü değil, toplumun ortak demokratik geleceğini de tehdit etmektedir” açıklamasıyla, müdahalenin boyutu ortaya konuldu.
“Halkın İradesine Müdahale Meşru Gösterilemez”
Platform, kayyum atamaları ve polis müdahalelerini halkın iradesine yönelik sistematik bir saldırı olarak tanımladı. “Demokratik siyaset alanı giderek daraltılmakta, seçilmiş iradeler yerine atanmış yapılar yerleştirilmeye çalışılmaktadır” denilen açıklamada, kamu gücünün siyasi baskı aracı olarak kullanılmasının, demokrasinin temel ilkeleriyle bağdaşmadığı vurgulandı.
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Bizler Mersin Emek ve Demokrasi Platformu olarak; halkın iradesine yapılan her türlü müdahaleyi reddediyor, yurttaşların anayasal haklarını savunmaya devam edeceğimizi ilan ediyoruz. Bu ülkede baskılara karşı özgürlüğü, yasaklara karşı demokrasiyi, ablukalara karşı halkın iradesini savunacağız.”
“Kurumlar İşlevsizleştiriliyor, Yargı Siyasallaşıyor”
Platformun açıklaması, Türkiye’deki genel siyasi atmosferin eleştirisiyle son buldu. Kurumların işlevsizleştirildiği, yargının ise iktidar lehine biçimlendirme aracına dönüştüğü bir sürecin yaşandığı vurgulandı. “Adaletin askıya alındığı, yargının siyasallaştığı bu ortamda, halkın meşru hak ve talepleri baskı ve zor yoluyla bastırılmaya çalışılmaktadır” ifadeleriyle mevcut tabloya dikkat çekildi.
Platform, son olarak tüm toplumsal kesimlere ve demokratik kamuoyuna dayanışma çağrısında bulunarak, “Haklarımızı birlikte savunacağız, geleceğimizi birlikte kuracağız” mesajı verdi.