Sahilden kilometrelerce içeride, bu yükseklikte böylesine geniş bir çöküntü çevresinde yerleşim izlerine rastlanması, bölgeye gelen birçok ziyaretçinin dikkatini çekiyor. “Kanlıdivane” adı ise hem yerli halk arasında dolaşan söylenceler hem de toprağın renginden kaynaklanan detaylarla açıklanıyor.
Obruğun Kenarına Neden Yapı İnşa Edildi?
Arkeolojik kaynaklara göre, bölge antik çağda Kanytelleis adıyla biliniyordu. Yapılan kazı ve incelemelerde, alanın Helenistik dönemde dini amaçlı kullanıldığı, Roma ve Bizans dönemlerinde ise idari ve sosyal yapılarla genişletildiği tespit edildi. Obruğun çevresine inşa edilen kule, kilise ve anıt mezar kalıntıları hâlen yerinde duruyor.
Uzmanlara göre, bu yapıların derin obruk çevresine yapılmasının en önemli nedenlerinden biri stratejik avantaj. Dik yamaçların oluşturduğu doğal savunma hattı ve bölgede rüzgâr etkisinin zayıflaması, hem ritüel alanların hem de kamusal yapıların bu alanda toplanmasını sağladı. Yapı kalıntılarında kullanılan taş işçiliği, dönemin mimari detaylarını gözler önüne seriyor.
“Kanlıdivane” Adı Nereden Geliyor?
Kanlıdivane adıyla ilgili halk arasında iki farklı söylence yer alıyor. İlkine göre, Roma döneminde suçlular bu obruğa atılarak cezalandırılıyor, böylece “kanlı” kelimesi buradan geliyor. Ancak bu anlatımın bilimsel bir dayanağı bulunmuyor. Daha çok halk efsanesi olarak aktarılıyor.
İkinci ve daha gerçekçi açıklama ise toprağın renginde gizli. Obruğun içindeki zemin, demir oksit açısından zengin olduğu için kırmızıya yakın bir renge sahip. Arkeologlar, bu doğal kırmızılığın “kanlı” ifadesinin temel kaynağı olabileceğini belirtiyor.
“Divane” kelimesi ise yalnızca “akıl hastası” anlamında değil; eski Türkçede “toplanma yeri” ya da “meclis” gibi anlamlarla da kullanılıyor. Bu çerçevede “Kanlıdivane”, antik dönemde ritüel toplantıların yapıldığı kutsal bir alanı tanımlıyor olabilir.