(Geçen haftadan devam) Bilindiği gibi post-modern sözcüğü Türkçede “modern ötesi” veya “modern sonrası” anlamlarına gelmektedir. Postmodernizm ise bazı sosyal ve siyasal biliciler tarafından kısaca, çağdaş olanın, yani modernizmin eleştirisi olarak kabul edilmektedir. Post-modern siyaset felsefesi çok geniş bir konudur. Bu yaklaşımı savunan bazı düşünürlere ve siyaset adamlarına göre, ideolojiler ortadan kalkmış ve tarihin sonuna gelinmiştir. Siyasal partilerin birbirinden herhangi bir farkı kalmamıştır. Siyasetçi niteliğini kaybetmiş ve sıradanlaşmıştır. Siyasetçinin niteliği değil parasal gücü önem kazanmıştır. Post-modern anlayış her şeyin sanallaştığı ve siyasetin “Mış” gibi yapıldığı anlayıştır. Bu anlayışta ulus ve siyasal parti aidiyetleri zayıflamış ya da ortadan kalkmıştır. Yasalar ve kurallar yaptırım güçlerini yitirmişlerdir. Ahlaki değerler, etik ilkeler, hak, hukuk ve adalet kavramları olabildiğince zayıflatılmıştır. Ve neredeyse tedavülden kalkmış değerler haline getirilmiştir. Savunduğu fikirlerde tutarlı, doğru ve erdemli olmak anlamını yitirmiştir. Doğruları değil, büyük büyük yalanları söylemek olağan hale gelmiştir. Aslolan, her gün değişen koşullara göre yeniden şekil almak, kendi çıkarları için anında şekilden şekile girebilmektir. Post-modern yaklaşımda her şeyin belirleyicisi ekonomik ve siyasal güç veya iktidar gücüdür. Post-modern yaklaşım aklı değil, akıl dışılığı ön plana alır. Halkların afyonu ve sömürü düzeninin devamının etkili bir aracıdır. Bu nedenle günümüzde, post-modern yönetim, post-modern siyaset, post-modern ekonomi, post-modern darbe, post-modern savaş ve post-modern seçim gibi çeşitli kavramlardan sıklıkla söz edildiği görülmektedir. 31 Mart seçimlerini tanımlamak amacıyla başlığımızda yer alan ikinci terim olan asimetri sözcüğüne gelince: Bilindiği gibi bir geometri terimi olarak simetri; bir doğrunun eksen olarak alınmasıyla başlayan ve bir başka doğru parçasıyla eşit uzaklık gösteren parçalara verilen bir isim olarak tanımlanmaktadır. Simetrinin bir başka tanımı ise, biyolojik özellikler üzerinden yapılmaktadır. Buna göre simetri; vücutta yer alan organların, eklem yapılarının ya da bölüm çizgilerinin, herhangi bir düzlem karşısındaki benzerliği olarak ifade edilmektedir. Simetrinin karşıtı bir sözcük olarak asimetri sözcüğü ise, TDK sözlüğünde; bir yapının simetrisinin bozulması veya simetri durumuna uygun olmaması hali olarak ifade edilmekte ve simetrik olmayan anlamında kullanılmaktadır. Günümüzde daha çok, hepsi de birbirinden çok farklı ve çok geniş kavramlar olan asimetrik savaş, asimetrik iletişim, asimetrik medya, asimetrik bilgi, asimetrik ekonomimi, asimetrik siyaset, asimetrik yönetim ve asimetrik güç gibi kavramlar ve bilimsel alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısaca tanımlamak gerekirse güç asimetrisi; birbiriyle rekabet halindeki tarafların birbirleri karşısındaki güç farklılıkları ve dengesizlikleri olarak tanımlanabilir. Yani kısaca belirtmek gerekirse bir tarafın güçlü diğer tarafın ise güçsüz olması halidir. Yaşadığımız şu son seçim sürecinde Cumhur ittifakı partileri, bugüne kadar hiç görülmemiş bir biçimde devlet olanaklarını kendi seçim kampanyalarında kullanabilmektedirler. Cumhur ittifakı partileri, medyanın %75’ini kontrol edebilmektedir. İstanbul seçimlerinde bakanlar bile Cumhur ittifakı adayına oy toplayabilmek için kapı kapı dolaşarak seçim kampanyası sürdürebilmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın sosyal yardımları oy toplama aracı olarak kullanılabilmektedir. Bu durumda aynı seçimde yarışacak olan Cumhur İttifakı Partileri ile muhalefete mensup partiler arsında büyük bir güç farkı ortaya çıkmaktadır. Oysa seçim kanunlarımızdaki temel prensip seçme ve seçilme özgürlüğü ve eşitliği esasına dayanmaktadır. Mevcut durumda bu eşitlik bozulduğu gibi taraflar arsında büyük bir güç dengesizliği de oluşmuştur. Bu gibi ve benzeri özellikleri nedeniyle, 31 Mart seçimleri neredeyse “asimetrik post-modern seçimler” ya da “asimetrik seçimler” kavramlarını çağrıştırmaktadır. Elbette ki bu seçimleri daha başka şekilde nitelendirenler, daha başka isimler verenler ve daha başka başlıklar altında inceleyerek analiz edecek olanlar da mutlaka çıkacaktır. Sonuçta: 31 Mart Pazar günü, seçim kampanyası boyunca konuşan siyasetçiler susacak ve son sözü sandığa atacağı oylarıyla seçmenler söyleyeceklerdir. Sandıklar açıldığında “takke düşecek ve kel görünecektir.” Şu veya bu şekilde ulus ya da halk iradesi dediğimiz irade ortaya çıkacaktır. Bu irade şimdilik kesin değildir. Ancak kesin olan bir husus vardır ki, o da seçimlerden sonraki siyasetin gidişatını, yapılış biçimini, yönünü, şiddetini ve alacağı biçimi bu seçim sonuçlarının belirleyeceği gerçeğidir.