Sayıları giderek azalan Yörük aileleri, bir yandan atalarının binlerce yıllık yaşam biçimini ve kültürünü ayakta tutmaya çalışırken, diğer yandan otoyollarla kesilen göç yolları, daralan otlaklar ve şehir hayatının cazibesi gibi sorunlarla mücadele ediyor. Uzmanlar ve topluluk liderleri, gerekli önlemler alınmazsa Anadolu'nun bu en eski ve en renkli kültürlerinden birinin "son kuşağını" yaşıyor olabileceği uyarısında bulunuyor.
Çukurova'nın Sıcağından Bolkarlar'ın Serinliğine: Zorlu Göç Yolculuğu
Yörüklerin yaz göçü, romantik anlatıların aksine büyük bir zorluk ve mücadele içeriyor. Nisan ayında sahilden başlayan ve haftalar süren yolculuk, çoğunlukla yürüyerek gerçekleştiriliyor. Sürülerin modern otoyollardan ve hızla büyüyen şehirlerin kenarlarından geçirilmesi, hem insanlar hem de hayvanlar için büyük riskler taşıyor. Eskiden kamuya ait olan ve "ata yolu" olarak bilinen göç güzergahlarının birçoğunun bugün özel mülk veya orman arazisi statüsüne geçmesi, konaklama ve otlatma alanlarını her geçen yıl daha da kısıtlıyor.
Sarıkeçililer Yaşatma ve Dayanışma Derneği'nden bir temsilci, yaşadıkları sorunu şöyle dile getiriyor: "Bu, bizim yaşam biçimimiz. Biz hayvancılığı masada değil, dağda, merada yaparız. Ancak artık hayvanlarımızı sulayacak bir dere başı, gece konaklayacak bir alan bulamıyoruz. Her yer 'yasak' levhalarıyla dolu. Atalarımızın yürüdüğü yollar bize kapatılırsa, bu kültür ölür. Bizim tek isteğimiz, devletin bize tescilli göç yolları ve otlaklar sağlamasıdır."
'Çadırda Doğdum Ama Şehirde Yaşayacağım': Genç Kuşağın Kopuşu
Yörük kültürünün karşı karşıya olduğu en büyük tehdit ise dışarıdan gelen baskılardan çok, içeriden gelen değişim talebi. Göçebe hayatının zorluklarını, sosyal güvenceden ve modern eğitim imkanlarından uzak kalmayı istemeyen genç nesil, artık yüzünü şehirlere dönüyor. Aileler, bir yandan geleneklerini sürdürmek isterken, diğer yandan çocuklarının daha iyi bir eğitim alması ve "modern" bir hayata sahip olması için çelişkili bir mücadele veriyor.
Çadırda büyüyüp bugün üniversitede okuyan bir Yörük genci, durumu "Kültürümüzle, hayvanlarımızla gurur duyuyorum ama o hayatın zorluğunu da biliyorum. Kışın çamurda, yazın sıcakta, sürekli bir mücadele var. Ben okuyup meslek sahibi olmak, yerleşik bir hayat kurmak istiyorum. Annem babam da bunu istiyor. Muhtemelen bizden sonra bu göçü devam ettirecek kimse kalmayacak. Bu hem hüzünlü hem de hayatın bir gerçeği" sözleriyle ifade ediyor. Bu durum, Torosların zirvelerindeki kara çadırların geleceğinin ne kadar belirsiz olduğunu gözler önüne seriyor.