Birçoğumuz okumayı dünya klasikleri ile sevmişizdir. Hemen herkesin etkilendiği en az bir klasik eser ya da yazar vardır. Kendi adıma konuşmak gerekirse, beni en çok etkileyen yazar Dostoyevski olmuştur. Her ne kadar Cemal Süreya '1944 yılında Dostoyevski'yi okudum. O gün bugün huzurum yoktur.' demiş olsa da, bendeki etkisi bu denli rahatsız edici olmamıştır. Evet Cemal Süreya' ya da hak veriyorum, iyi bir kitap insanı huzursuz da etmelidir. Dostoyevski de fazlasıyla huzursuz edici bir yazardır. Fakat kitaplardaki bu huzursuzluk ve rahatsız edicilik asla okumanın verdiği hazzı azaltmıyor, aksine arttırıyor. En azından benim için böyle.

Klasiklerle tanışmam Dostoyevski ile çok erken yaşta ve çok şanssız bir şekilde gerçekleşti. Bu yüzden Dostoyevski'nin benim için garip olmakla birlikte çok özel bir yeri var. Köyde büyüdüğümüz için çok fazla kitaba ulaşamıyorduk. Evdeki kitaplıkta yaşımıza uygun olmayan dev romanlar, siyasi kitaplar ile okuma denemelerimiz oluyordu fakat bir şey anlamıyorduk. Çevremizde kitapçılar ya da kitaplarla pek fazla haşır neşir olan kişiler yoktu. Ara sıra bazı çocuk kitapları getiren akrabalarımız oluyordu ya da okulun kütüphanesinde ne buluyorsak onu okuyorduk.

Hiç unutmam 7, 8 yaşlarındayken amcam, abimle bana iki tane kitap getirdi. Birisi La Fontaine'den 'Masallar', diğeri Dostoyevski'nin 'Ecinniler' kitabının 30, 40 sayfalık bir versiyonu. Dostoyevski ile tanışmam böyle gerçekleşti. Çocuk kitabı oldukları düşünülerek alınmışlardı ve sayfa sayısı az olduğu için, yaşça küçük olan bana Dostoyevski'nin Ecinniler kitabı düştü. Normalde 800 küsür sayfa olan eser, her ne kadar 30, 40 sayfa şeklinde çocuklar için basılmış olsa da okurken doğal olarak hiçbir şey anlamadım. Klasiklerin bu şekilde kısaltılıp çocuk kitabı olarak basılmasının, hem esere hem de kitabı okuyan çocuklara büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bunu durumu çok erken yaşta öğrendim.

Kitap seçimlerinin ve doğru zamanda okunmalarının önemine örnek olsun diye bu anımı paylaşmak istedim. Okuduğumuz metinler yaşımıza, ruh halimize, zevkimize uygun olmalı. Yoksa ortaya anlamsız bir okuma çıkıyor. Aynı şekilde çeviriler, çevirmenler konusunda da titiz olunmalı. Direkt ana dilden olmak yerine, çevirilerden yapılan oldukça kötü ve eksik çeviriler mevcut. En az iki kere çevrilen bu eserler, doğal olarak orjinal metinden o derece uzaklaşıyor. Nispeten daha ucuz oldukları için de çokça tercih ediliyorlar. Okuyan kişiler Dostoyevski, Tolstoy okuduğunu söylüyor fakat okudukları aslında çok farklı metinler. Halbuki doğrudan çeviri yapan ve harika işler çıkaran, çıkarmış olan çevirmenlerimiz mevcut. Bunların başında Sabahattin Eyüboğlu'nu örnek verebilirim. Örneğin Cervantes'in Don Kişot'unu Sabahattin Eyüboğlu çevirisinden okumak ile basit bir çeviriden okumak arasında dünya kadar fark var. Bir kitapçıya girdiğinizde, deneyip aradaki farkı kendiniz görün isterim. Rastgele sayfalar çevirip bir kaç cümle okuyunca, zaten anlayacaksınız.

Bu yüzden kitap alırken, önerirken iyice araştırmak gerek. Özellikle söz konusu dünya klasikleri ise, çeviriler konusunda aşırı titiz olmalıyız. Hepimizin okumasının gerektiği bu eserler baştan savma, özensiz çevirilerle heba edilmemeli. Mesela Rusça eserlerde Nihal Yalazataluy'un muhteşem çevirileri mevcut. Aynı şekilde Fransızca'da Sabahattin Eyüboğlu, İngilizce'de Mina Urgan'ın çevirileri, eserlerden alabileceğimiz hazzı en üst seviyelere çıkarıyor. Almanca eserleri Ahmet Cemal çevirisi ile okumak, Nietzsche'nin eserlerini Mustafa Tüzel çevirisinden okumak yerine vasat, ucuz yayınevlerinin özensiz çevirilerinden okuyunca; emin olun ki bu yazarları okumuş olmuyorsunuz. Hatta bana kalırsa, bu büyük eser ve yazarlara haksızlık da etmiş oluyorsunuz. Bu şekilde bu eserleri okuyup, hiçbir şey anlamadığını söyleyip şikayet eden insanlar tanıyorum. E çeviren de anlamamış ki; birazını anlamış, birazını da kendi uydurmuş ve ortaya alakasız bir metin çıkarmış.

Son zamanlarda elinde kötü çeviri eserler, özellikle de dünya klasikleri ile gençler görünce bu yazıyı yazma ihtiyacı hissettim. Kitap fiyatlarının aşırı artması yüzünden belki ucuz olan tercih ediliyor olabilir. Bu muhteşem eserlere yazık ediyorsunuz. Alacağınız o muhteşem tat ve hissiyatı kaçırdığınız gibi; aslında okuduğunuz metinler de tamamen farklı, orjinaliyle alakası olmayan ucube metinler. Bu yüzden kitap önerirken, alırken ya da hediye ederken öncelikle çevirilere ve de kitabı okuyacak kişiye olan uygunluğuna dikkat etmeliyiz.