Her yıl 3 Mayıs, tüm dünya için özel bir anlam taşır; bu tarih, dünya genelinde basın özgürlüğünün önemini hatırlatmak ve medya çalışanlarının karşılaştığı zorluklara dikkat çekmek için Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak belirlenmiştir. Basın özgürlüğü, demokrasinin olmazsa olmaz şartlarından biridir. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve halkın bilgi edinme hakkı gibi temel ilkeler, ancak gerçek anlamda özgür bir basınla mümkündür.

Bugün, dünyanın birçok yerinde gazeteciler, haber yapma ve gerçekleri halka ulaştırma görevlerini yerine getirirken ciddi risklerle karşı karşıya. Hapis cezaları, yasal tehditler, şiddet ve hatta ölüm, bazı bölgelerde gazetecilik mesleğinin tehlikeli sonuçları arasında yer alıyor. Uluslararası Basın Enstitüsü'nün raporlarına göre, her yıl onlarca gazeteci görevini icra ederken hayatını kaybediyor ve yüzlercesi tutuklanıyor. Bu durum, basın özgürlüğünün global ölçekte ne denli kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor.

Gazetecilere yönelik baskılar, sansür ve otosansür, medya üzerindeki siyasi ve ekonomik baskılar, mesleki bağımsızlığı ve çoğulculuğu tehdit ediyor. Bu durum, toplumun bilgiye erişimini kısıtlıyor ve demokratik işleyişin temel taşlarından birini zayıflatıyor.

Dünya Basın Özgürlüğü Günü, aynı zamanda uluslararası toplumun bu önemli meseleye dikkat çekebileceği ve ortak bir duruş sergileyebileceği bir fırsat sunuyor. Sivil toplum kuruluşları, medya organları ve bireyler, basın özgürlüğünü savunma ve geliştirme konusunda önemli adımlar atabilir.

Bugün, sesimizi yükseltmekten çekinmemeliyiz. Özgür bir basın, sadece gazeteciler için değil, her birey için daha adil ve şeffaf bir toplum anlamına gelir. Hükümetler ve kurumlar üzerindeki denetim işlevini yerine getiren, halkı bilgilendiren ve aydınlatan bir medya, demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kalmalıdır.

Basın özgürlüğü mücadelemiz, bugün de devam ediyor. Unutmayalım ki, özgür bir toplum, özgür bir basınla başlar.