İki arka ayakları üstüne kalkıp, ön ayakları ele evrilen ve ellerini kullanmaya başlayan ve de insana dönüşmeye başlayan atalarımızdan beslenebilmek ve güvenliklerini sağlayabilmek için toplu yaşayıp işbirliği yapmaları gerektiğini öğrenenler, soylarını sürdürerek evrimin üst basamaklarına doğru yollarına devam etmişler.

Avlanmak, zorlu bir işin üstesinden gelebilmek, vahşi hayvanların saldırılarına karşı koyabilmek için birlikte hareket etmek gerektiğinde, hareketi bir hedefe koordineli bir şekilde yönlendirmek için hep birlikte ve ritmik ses çıkarmanın işe yaradığını gördüklerinde bunu daha sık tekrarlamaya başlamışlar. Zamanla bu ritmik, ahenkli sesler hoşlarına gitmiş ve iş harici de hep birlikte bu sesleri çıkarmaya başlamışlar. Sadece iş için değil eğlenmek için de buna devam etmişler. Böylece insanın ilk müzik enstrümanı kendi sesi olmuş ve adı zamanla koro diye koyulan bu ilk müzik etkinlikleri böylece insanlık tarihinde yerini almış.

İnsan evriminde çok eskilere dayanan korolar, köken aldıkları dayanışma, işbirliği ve eğlenmeyi, bin yıllar boyunca taşımaya devam etmiş ve günümüze kadar getirmiş.

İki senedir üyesi olmaktan keyif duyduğum AYKÜSAD Acapella Korosu’nda, sadece birlikte şarkı söylemenin bile çok kısa zamanda koro üyelerini nasıl birbirine kaynaştırdığını, işbirliğine nasıl teşvik ettiğini, dayanışmayı nasıl güçlendirdiğini gördüm, yaşadım.

Koronun bu kaynaştırıcı, sevgiyi besleyici, dostluğu pekiştirici ve birleştirici özelliğini ‘Aynı Denizin Şarkıları’ etkinliğinde, koro üyeleri ve salondaki yüzlerce seyirciyle birlikte bir kez daha gözlemledim.

Ayvalık Kültür Sanat Derneği, AYKÜSAD, yönetim kurulu başkanı Yaşar Akçay ve AYKÜSAD Acapella Korosu’nun şefliğini yapan Tülin Özdem, koronun uluslararası etkinliklere katılabilecek olgunluğa ulaştığına karar verdiklerinde ilk akıllarına gelen Midilli oluyor.

Midilli’den çok sesli Melirrytos Korosu ile temasa geçiyorlar. Melirrytos Korosu’na Ayvalık’ta birlikte bir konser vermeyi öneriyorlar. Bununla da yetinmeyip İzmir’de İzmir Uluslararası Çok Sesli Korolar Festivali’ne de birlikte katılmanın mümkün olacağını iletiyorlardı.

Melirrytos Koro şefi Georgia Flippou bu öneriyi büyük bir heyecanla kabul ediyor. Her iki koro şefi heyecanlarını koro üyelerine geçirerek seçilen repertuvar çerçevesinde hummalı bir çalışma başlatıyorlar.

Her iki koro kendi parçaları yanı sıra birlikte ‘Aynı Denizin Şarkıları’nı da repertuvara alıyorlar. Ege Denizi’nin iki yakasında, AYKÜSAD Korosu ortak şarkıların Yunanca sözlerini ezberleyip konsere hazırlanırken, Melirrytos Korosu da aynı parçaların Türkçe sözlerini ezberleme çabasına girişiyorlar.

Seni Alırsa Fırtına, Kardeşin Duymaz, Leylim Ley, Telli Telli, Kalenin Bedenleri, İndim Havuz Başına, Darıldın mı Gülüm Bana, Yedikule, her iki koronun Yunanca ve Türkçe birlikte söylemek üzere seçilen Aynı Denizin Şarkılarıydı.

Ayrıca AYKÜSAD Korosu, Melirrytos Korosu’nun konser ve festival için hazırladığı parçalardan ikisine çalışıp onlarla birlikte söylemeyi planlıyor.

Koro şefleri Georgia Flippou ve Tülin Özdem bir yandan korolarını konsere ve festivale hazırlamaya çalışırken bir yanda da bir birleriyle sürekli iletişim halinde olarak çalışmalarını paylaşıp korolarının birlikte söylemesinin alt yapısını oluşturuyorlar.

AYKÜSAD başkanı Yaşar Akçay bir yandan koro çalışmalarına katılırken diğer yandan arkadaşlarıyla organizasyonun en ufak bir ayrıntısını gözden kaçırmayacak şekilde çalışmalarını sürdürüyorken, koro şefi Tülin Özdem ise olağanüstü enerjisi ve sabrıyla parçaların Yunanca sözlerinde zorlanan, başarabileceğinden umudunu kesen koroyu ayakta tutmaya, başarabileceklerine inandırmaya ve çalışma disipliniyle bunu koro üyelerine göstermeye çalışıyor.

Gün geçtikçe AYKÜSAD Korosu başarabileceğine inanarak çalışmalarını arttırıyor. Melirrytos Koro üyelerinin biz Türkçe söyleyemiyoruz deyip erken havlu atma istekleri Koro şefleri Georgia Flippou’nun direnciyle karşılaşınca onlar da kaderlerine razı olup daha çok çalışarak hazırlıklarını tamamlıyorlar.

Büyük gün 25 Mayıs Cumartesi gelir çatar. Konser bu tarihte Ayvalık Belediyesi Nejat Uygur Sahnesi’nde, saat 20.30’dadır.

Her iki koro ilk defa konser gününün öğle saatlerinde konser verecekleri mekanda bir araya gelir. Kırk yıllık dostmuş gibi birbirlerini kucaklarlar. Heyecan büyüktür. Ayrı ayrı yapılan çalışmalar ilk defa birlikte yapılacak, birlikte şarkı söylenecektir.

İlk şarkı söylenir, heyecan yerini büyük bir sevince bırakır; bir yıldır birlikte şarkı söylüyormuşçasına her şey yerli yerinde ve yolundadır. Çok sesli korolar için mucize olan bu uyumu her iki koro şefinin gayreti ve birbirine uyumu gerçekleştirir. Herkes çok mutludur. Tüm parçalarda da bu uyum devam eder.

Çalışma biter, sevinç yine yerini heyecana bırakır. Akşam seyirci önünde şarkı söylenecektir.

Salon dolacak mı endişesi, merdivenler bile dolduktan sonra geri dönenler için üzüntüye dönüşür. Ayvalık’ta daha büyük konser salonu olmalı cümleleri dökülür dudaklardan.

Ve perde…

Sahnede her iki koro, kendi parçalarını dinlettiler öncelikle seyircilere; seyirciler coştukça coştu ama bunun daha bir şey olmadığını Aynı Denizin Şarkılarını birlikte söylerken gördüler. Korolar bir birleriyle ve salonla adeta bütünleşti.

Dostluk, sevgi, sevinç, kardeşlik…

İnsanlık adına ne kadar güzel duygu varsa salonu dolduruyor, Ayvalık’tan evrene yayılıyordu.

Sevginin şahikasını konser bitiminde yaşadık. Koro şefleri Georgia Flippou ve Tülin Özdem’in dakikalarca birbirlerine sarılmaları, gözyaşlarının birbirine karışması, salonda bulunan insanların gözyaşlarıyla birbirlerine sarılmaları ve çılgınca alkışlamaları sözle anlatılabilecek bir şey değil.

Sanatın, müziğin, birlikte şarkı söylemenin bütünleştirici, kaynaştırıcı gücünün doyasıya yaşandığı bir akşam oldu.

Farklı kültür ve dillerden insanlar, kendi hallerinde bırakılırsa birbirleriyle nasıl kaynaşabilecekleri bir kez daha görüldü,

Ertesi gün hep birlikte İzmir’e yolculuk vardı; 151 koronun bir haftadır şarkı söylediği İzmir Uluslararası Çok Sesli Korolar Festivali’nin son katılımcıları olarak sahne almaya...

Kendi parçalarını söyledi her iki koro. Ardından üç parçayı birlikte seslendirdi.

Her iki koronun ortak söylediği son parça festivalin de son parçasıydı. Salondaki izleyiclerle birlikte hep birlikte söyledik, Türkçe, Yunanca, ‘Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar’ dedik bir birimize ve herkese…

Festival, ışıkları karartılmış salonda telefonların ışıklarıyla şarkıya katılan seyircilerin coşkusuyla sevinç, sevgi ve dostluk içinde, ayakta uzun bir alkış seliyle sona erdi.

İnsanları kaynaştıran, insanı biraz daha insan yapan her iki etkinlikte emeği geçen herkese ne kadar teşekkür edilse azdır!..

Dünyayı sevgi ve dostluk kurtaracak…

Bir kez daha anladık…