Altı, yedi, büyüğü asal ardışık iki sayı…

Yan yana gelince altmış yedi oluyor…

Ve ilk çığlığı attığımdan bu yana Dünya’nın Güneş etrafında altmış yedi kez döndüğünü de bildiren bir sayıyı oluşturuyor.

Sizler bu yazıyı okurken, Dünya benim için başladığı yeni turunda birkaç gün daha yol aldı bile…

Artık doğum günlerim, Dünya üzerinde kaldığım zamandan, kalacağım olası zamanın git gide daha da azaldığını hissettiğim, onunla da kalmayıp anımsadığım günler oluyor.

Karamsar bir cümle gibi gelebilir ilk okunuşta, ama zamanı somutlaştıran kısa bir öykü düşüncenizi değiştirebilir.

“Profesör sınıfa girer ve kürsünün üzerine içinde cam bilyeler olan cam kavanozu koyar. Öğrenciler merakla olacakları bekler. Söze başlar; “Altmış yaşındayım, istatistikler seksen yaşına kadar yaşama olasılığımdan söz ediyor. Bu kavanoza elli yaşındayken her ayı temsilen 360 bilye koydum ve her ay birini çıkardım. Şimdi 240 cam bilye var. Kavanozdakiler azaldıkça zamanın azaldığını görüyorum ve farkında bile olmadan yaşadıklarıma daha da önem veriyorum. Siz çok gençsiniz. Zamanın sonsuz olduğu yanılgısına kapılmanız çok mümkün. Birer kavanoz yapın kendinize ve öyle olup olmadığına siz de bir bakın. Yaşadıklarınıza daha önem vermeye başlamanız sürpriz olmayacaktır.” Sınıfta derin bir sessizlik olur. Profesör, bugünkü dersimiz bitti deyip, kavanozunu alıp sınıftan çıkar.”

Paulo Coelho, Slovenya ve Bosna’da geçen ‘Veronika Ölmek İstiyor’  romanında azalan zaman farkındalığının insanı nasıl etkilediğini, kendisiyle, toplumla, hayatla ilişkisini nasıl değiştirdiğini anlatır.

Lafın özü, zamanımın her geçen yıl daha da azaldığımın farkındayım. Hayıflanmama gayretiyle bunu kabul ediyor ve geri kalan olası ömre hak ettiği önemi vermeye çaba gösteriyorum.

Bu çabanın da herkesin kişiliğine, beklentilerine, koşullarına, o zamana kadar edindiği deneyimlerine göre değişiklik gösterdiğini, öznel olduğunu biliyorum.

İnternette bolca dolaşan altmış yaşını geçenlere yapılan ortaya karışık önerilere takılmadan; dostlara takılarak, müziğe selam çakarak, gülmek için daha fazla gerekçe bularak, hüznü derinlemesine yaşamaktan kaçınmayarak, biraz yazıp, biraz okuyarak, ailemin, arkadaşlarımın kıymetini daha fazla hissederek, etrafımdaki insanlara dokunmaya gayret ederek, topluma, tabiata katkı çabasından vazgeçmeyerek altmış yedi yaşımı alıyor, kabul ediyorum.

Çift yedili yaşa yelken açarken, gördüğünüz gibi uzun atlamayı seviyorum,  insanın biraz daha insan olduğu günlere duyduğum özlemin azalacağına dair umudumu koruyor; her güzelliğin, insanı, hayvanı, bitkisi, toprağı, suyuyla doğayı bir bütün olarak sevmekle başladığına inançla bana tahsis edilen yola devam ediyorum.