Seçimlere iki haftadan daha az bir süre kaldı.

İki hafta sonra ak koyun,kara koyun belli olacak.

En büyük güç milletin ferasetidir.

Onun üzerinde bir güç demokrasiye vurulmuş en büyük darbedir.

Bu seçim normal seçimlerin ötesinde bir rejim değişikliği yönünden büyük bir önem arzetmektedir.

Ya eski sistemi devam ettireceğiz,veya güçlendirilmiş parlementer sisteme geçiş yapacağız.

Bu seçimin iki ayağı var;birisi cumhur başkanlığı seçimi,diğeri parlementer seçimi.

Burada sadece cumhurbaşkanlığını kazanalım da parlementer çoğunluğunu almasakta önemli değil deme lüksümüz yok.

Cumhurbaşkanlığı kazanıp,parlamentoyu kaybetmek topal ördek haline sokar sistemi.

Bazıları öyle olsa bile cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ülke yönetilir diye basit bir düşünceye sahip.

Bu tamamen bilgisizlikten kaynaklanan sığ bir düşüncedir.

Meclisten kanunlara çıkaramayan hiç bir hükümetin başarı şansı mevcut değildir.

Millet ittifakının parlementer sisteme geçmesi için 360 veya 400 milletvekili çoğunluğuna ulaşması gerekir.

Diyelim ki,360 olan referanduma götürecek bir çoğunluğa ulaşılamadı bunun altında ama 300'ün üstünde bir sayı eski sistemin devamı anlamına gelir.

Bu durumda meclis başkanı kazanılabilir ve iç tüzük değişikliklerle bazı kanunların meclisten rahat geçmesinin önü açılır.

Seçim atmosferi tüm hızıyla devam ediyor.

Liderler seçim meydanlarında vaat ve projelerini açıklıyorlar.

Adaylar halkın ellerini sıkma yarışında tüm enerjilerini sarfediyorlar.

Bu arada da sık sık anketler yayımlanıyor.

Ama anketler kafa karıştırmaya ve sonuçları manipüle etmede gayet mahir davranıyor.

Özellikle yapılan anketler incelendiğin de sanki ayrı iki ülkede yapılmış gibi bir intiba bırakıyor.

Bir ankete bakıyorsun Kılıçdaroğlu kesin kazanıyor,diğer bir ankette Erdoğan açık ara önde gözüküyor.

Bir çok anket masa başında telefonla yapılıyor.

Mesela hayatımda bana bir anket sorusu sorulmadı.

Yaşım 62.Şimdiye kadar hiç mi bir anketör denk gelmedi.

Ama sonuçta ister ilk turda,olmazsa ikinci turda bir aday cumhurbaşkanı olacak.

Sistem 50+1'i dayattığı için seçimler aritmetik ortalamayı değil kesin verileri içeriyor.

Onun için ittifaklar gündeme geldi.

Eskiden koalisyonlar seçimden sonra kuruluyordu,yeni sistemde ise seçimden önce koalisyonlar kuruluyor.

Sadece önceki koalisyon iken,şimdi ittifak kavramı gündeme geldi.

50+1'i gerçekleştirmek için partiler normal şartlarda binde 30 ları olan oylarına göre isimsiz partilere gebe kalıyorlar siyasi partiler.

Halkımızın dolayısıyla bizim de merak ettiğimiz konu balkonda konuşmayı kim yapacak.

Yapılan araştırmalar burun farkıyla olsa da Kılıçdaroğlu'nun ipi göğüsleyeceği, millet ittifakının çoğunluğu ele geçireceğini gösteriyor.

Ama esas anket milletin seçim sandığında belli olacaktır.

Anketler sürekli yanıltıcı sonuçlar doğuruyor.

Özellikle halkı yönlendirme amacıyla manipüle refleks devreye giriyor.

Burada bazı anket firmalarının yeni kurulacak hükümetten nemalanmak için rakamlarla sonuca müdahil olmaktadırlar.

Yine de halk anketlere göre değil kendi iradesiyle sonuca etki edecektir.

İşte bu bilinçle halk kendini yöneten siyasi partiyi ve cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili kendi vicdanına göre karar verecektir.

14 Mayıs gecesi hangi balkonun önü kalabalıksa o aday kazandı demektir.

Görelim Mevla neyler,neylerse güzel eyler.