Adana’nın Karaisalı ilçesinde, sarp kayalıkların arasında sessizce duran Varda Köprüsü, yalnızca çarpıcı mimarisiyle değil, ardında bıraktığı acı dolu geçmişiyle de dikkat çekiyor. 1900’lü yılların başında Osmanlı ile müttefik olan Almanya’nın, Bağdat’a ve Hicaz’a ulaşmak için başlattığı demiryolu projesinin en zorlu etabında, Toros dağlarını aşmak gerekiyordu. Bu yolculuk, yalnızca coğrafi bir geçiş değil, binlerce insanın hayatına mal olan ve geride izleri hâlâ silinmemiş bir dramı da beraberinde getirdi. Belemedik Vadisi’ne kurulan kampta; Alman mühendisler, Türk işçiler ve savaş esirleri omuz omuza çalıştı. Ancak inşa edilen her tünel, her köprü bir başka acıyı gömdü içine.

Aman dikkat: Çayı ve kahveyi böyle içenler bir daha düşünsün
Aman dikkat: Çayı ve kahveyi böyle içenler bir daha düşünsün
İçeriği Görüntüle

Varda Köprüsü

Bir Demiryolu Harikası mı, Yoksa Sessiz Bir Mezar mı?

Almanlar tarafından inşa edilen ve halk arasında “Alman Köprüsü” olarak bilinen Varda, 172 metre uzunluğunda ve 99 metre yüksekliğinde. Yapımı sırasında “var daha!” nidalarıyla ismini alan bu köprü, teknik olarak bir başarı örneği olsa da ardında bıraktığı izler çok daha derin. 12 tünel ve 7 köprüden oluşan bu etapta yüzlerce Alman ve Türk işçi yaşamını yitirdi. Sadece kazalar değil, salgın hastalıklar ve ağır çalışma koşulları da can aldı. Yıkılan hayaller, unutulan mezarlar ve terk edilen anılar bugün hâlâ vadinin taşlarında yankılanıyor.

Belemedik Kampı: Çok Uluslu Bir Esir Kampından Sessizliğe

Torosların kalbinde, yolu izi olmayan bir vadide kurulan Belemedik Kampı, zamanla adeta küçük bir şehir haline geldi. Başta sadece Alman mühendis ve işçilerin çalıştığı kamp, Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle esirlerin de getirildiği uluslararası bir yapıya dönüştü. Anzaklar, Ruslar, Fransızlar, İngilizler, Yahudiler ve daha birçok milletten esir, bu demiryolu hattında çalıştırıldı. Kamp; sinema salonları, hastaneler, fırınlar ve sosyal alanlarıyla 20 bine yakın kişiye ev sahipliği yaptı. Ama arkasında bıraktığı en kalıcı yapı, ölümler oldu. Bugün o insanların mezarları ya tahrip edilmiş ya da tamamen kaybolmuş durumda.

Belemedik Kampı

Mezarlıklar Sessiz, Ama Acılar Hâlâ Konuşuyor

Belemedik’in sırtlarında yer alan Alman Mezarlığı, zamanın ve ilgisizliğin kurbanı olmuş gibi. Etrafı otlarla kaplanmış, mezar taşları kırılmış ya da yok edilmiş. Kampın bir zamanlar kalabalık ve canlı olan hali bugün yerini sessizliğe ve hüzne bırakmış. Mezarlıklar, hem Alman hem Türk işçilerin emeklerinin ve kayıplarının simgesi. Alman torunları, bugün dedelerinin mezarlarını aramak için bu vadiye geliyor. Ancak çoğu zaman karşılarında sadece sessizlik ve harabe buluyorlar.

Skyfall’dan Günümüze: Varda’nın Kısa Süreli Şöhreti

2012 yapımı James Bond filmi Skyfall, Varda Köprüsü’nü dünya sahnesine taşıdı. Filmin açılış sahnesinde köprüden atlayan Bond karakteri sayesinde, bu mühendislik harikası bir anda popüler bir turistik noktaya dönüştü. Oysa ne köprünün altında bir nehir var ne de Bond’un İstanbul’a yüzerek çıkması mümkün. Her şey bir kurgu. Ama köprünün kendisi, çok daha gerçek ve çok daha anlamlı bir geçmişe sahip. Bugün hâlâ Adana’ya bağlı Karaisalı köyünün yakınlarında ziyaret edilebilen bu yapı, tren geçişlerine de tanıklık ediyor.

Varda Köprü Jamesbond-1

James Bond Varda-1

Torosların Kalbinde Saklı Tarih

Belemedik ve Varda Köprüsü, yalnızca birer yapı değil. Onlar, bir imparatorluğun hayallerini, bir milletin acılarını ve çok uluslu bir emeğin sessiz tanıkları. Bugün bu bölge, "dark turizm" kapsamında değerlendirilebilecek bir potansiyele sahip. Ancak gereken ilgi gösterilmiyor. Ne mezarlıklar korunuyor ne de tarihi yapılar hak ettiği saygıyı görüyor. Eğer doğru adımlar atılırsa, Belemedik ve Varda yalnızca geçmişin değil, geleceğin de önemli bir mirası haline gelebilir.

Belemedik Kampı 2

Kaynak: Haber Merkezi