Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili çok ama çok kitaplar yazıldı. Hayatı, ilgi alanları, felsefesi, gelecek düşünceleri, amaçları vb. yazanlar o kadar çok ki…

                Yorumlayanlar, katkılarıyla anlatanlar, anladıkları gibi açıklayanlar, tahminleri olanlar yazdı da yazdı. Çizdi de çizdi. Anlattı da anlattı…

                Yalnız ülkemizde değil dünyada da yazıldı, çizildi, gösterildi, anlatıldı…

                Ancak, Mustafa Kemal Atatürk’ü tanıtan, anlatan, gösteren, gerçeği-sadece gerçeği açıklayan bir yayın var ki, aslında her evde, her kütüphanede, her okulda, her kamu kurumunda olması gereken ATATÜRK’ÜN BÜTÜN ESERLERİ (ATABE) adıyla ve otuz cilt olarak yayınlanan. (Kaynak Yayınları) muhteşem eser…

                Atatürk’ün söylediği, yazdığı her cümleyi olduğu haliyle, noktasına virgülüne dokunmadan, yorum katmadan, yıllarca süren araştırmalar sonucu, yayın kurulu tarafından hazırlandı, Atatürk’ün Bütün eserleri.

                Bu esere baktığınız zaman Atatürk’ün hiçbir yerde, hiçbir söyleminde ve hiçbir emrinde, “Muasır medeniyet” sözünü “Batı” olarak açıklamadığını görürsünüz.

                Hep söylüyoruz ya, “Atatürkçüyüm,” demekle Atatürkçü olunmuyor diye, işte bu da en güzel örnek. Atatürk; Asya-i bir millet olduğumuzu, Rusya’yla dost olmamız gerektiğini, komşularımızla iyi ilişiklerde bulunmamızın önemini (Sadabat Paktı bir örnek) ısrarla vurgulamış ve yine ısrarla “Muasır (Çağdaş) medeniyet” seviyesinden söz etmiştir! Avrupa’yı, Amerika’yı ya da batıyı işaret etmemiştir hiçbir zaman!

                Peki neden ve hâlâ ille de Avrupa, ille de batı diye tutturmuşuz?

                Avrupa derken asıl anlatılmak istenen İngiltere, Almanya ve Fransa değil midir?

                Yani ABD ile iş birliği yapan, Kıbrıs’ta GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) taraftarlığını yapan, İsrail’i destekleyen, dinimiz ve bayrağımız ile dalga geçen ve karikatürize eden, ticari yaptırımlar uygulayan, altmış dört yılından beridir bizi AB kapısında bekleten bu ülkeler değil mi?

                Derdimiz ne Allah aşkına?

                Bugünlerde kuruluşunu kutladığımız ve kapatılışını üzüntüyle andığımız Köy Enstitüleri de yine ABD’nin emirleri doğrultusunda kapatılmadı mı? Ülkemizin kalkınmasını, insanlarımızın kafalarının açılmasını, topyekûn kalkınmamızı engelleyen de yine AB-D değil midir?

                Ne bekliyoruz bunlardan ya da umuyoruz?

                O çok sevdiğimizi söylediğimiz Uğur Mumcu ne diyordu? “Kim ki, demokrasiden, özgürlükten bahsediyor ve emperyalizmden söz etmiyorsa o Atatürkçü değildir…”

                Gelelim, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına;

                Atatürk, geleceği gençlere emanet etti ve çocukların da geleceğin gençleri olduğunun bilinciyle, hakkettikleri TBMM’nin kuruluş gününü bayram olarak çocuklara hediye etti.

Çocuklara, günün anlamını anlatmak, Atatürk’ün yaşamını ve mücadele azmini aşılamak, ülkesini tanıtmak, cumhuriyetine sahip çıkması gerektiğini kavratmak, öz olarak Atatürk’ü ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zihinlere yerleştirmek asıl amaç olmalıdır.

Yapmacık kutlamalardan vazgeçelim,

Ve “Demek ki neymiş?” diye başlayan tümcelerle artık uğraşmayalım…

Çocuklarımızın bayramı kutlu ve mutlu olsun.

Çocuklarımız  birer “Mustafa Kemal’in Askeri,” olarak yetişsin!