6 Şubat Mereş merkezli depremlerin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen depremde büyük yıkımın yaşandığı 11 kentte neredeyse değişen bir şey yok.

Resmi rakamlara göre 50 bin 783 kişinin hayatını kaybettiği açıklanmasına rağmen, geçtiğimiz günlerde katıldığı TV programında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Kurum’un 130 bin kişinin hayatını kaybettiğine dair sarf ettiği sözler, kaybın aktarılandan çok daha büyük olduğunu da açığa çıkardı.

Binlerce binanın yıkıldığı kentlerde yaşayan yurttaşlar ise, yaşamanın neredeyse imkansız hale geldiği kentlerden göç etmek zorunda kalıyor.

Yıkımın en fazla olduğu kentlerden Meletî’de depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala kaldırılmayan enkazlar duruyor.

Binlerce binanın yıkıldığı ve ağır hasar aldığı Meletî’de kurulan konteyner kentlerde on binlerce insan kalıyor.

‘Kadınların sosyal hayatı bitti’

Konteyner kentte yaşayan Şükranay Yiğit, evi yıkıldığı halde konteynerin kendisine ancak 6 ay sonra yoğun uğraşlar sonucu çıktığını belirterek, konteyner kentte ciddi elektrik ve su sorunu yaşadıklarını günlerce elektriksiz ve susuz kalabildiklerini söyledi.

“AFAD’da bir tanıdığın varsa ciddiye alınıyorsun, ihtiyaçların karşılanıyor” diyen Yiğit, tüm depremzedelere eşit davranılmadığını belirtti.

Kadınlar olarak sosyal hayatlarının bittiğini söyleyen Yiğit, “24 saatimizi 21 metrekarelik konteynerlerde geçiriyoruz. Adaletsizliğin çözülmesi lazım. Biz burada insanız” dedi.

‘Sağlıkçılar göç etti’

Deprem sonrasında sağlık alanında yaşananları anlatan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Malatya Şube Eşbaşkanı Cansu Kaplan, depremin ardından Meletî’den çok sayıda doktorun göç ettiğini ifade ederek sağlık personellerinin yetersizliğinden en çok kadın ve çocukların sorun yaşadığını belirtti.

‘Düzensiz yıkım kansere neden olacak’

Depremden sonra yıkımların düzenli yapılmadığını kaydeden Kaplan, suyun yeterince verilmemesi nedeniyle yıkım esnasında oluşan asbest ve silika tozlarının kansere varan hastalıklara neden olabileceğini aktardı.

Konut Satışları Dibi Gördü Konut Satışları Dibi Gördü

Aile Sağlığı Merkezleri yıkıldı

Kaplan, sağlık emekçilerinin en büyük sorunlarından birinin personel yetersizliği olduğunu dile getirirken, haftalık çalışma saatlerinin 48’den 56’ya kadar çıkabildiğini vurguladı.

Depremde ASM’lerde ciddi hasarlar meydana geldiğini ve 8 ASM yıkıldığını 11 ASM de ağır hasarlı olduğunu aktaran Kaplan, çocukların bu durumdan en çok etkilenen kesimler olduğunu belirtti.

Xarpêt depreminden kalan hasarlar giderilmedi

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Meletî Şube Kadın Sekreteri Aysun Güngör, eğitimde yaşanan sorunlara ilişkin, “Malatya’nın hem Elazığ depreminden etkilenmiş olması hem de 6 Şubat depremini yaşamış olması eğitim anlamında kenti geriye itti” dedi.

Henüz Xarpêt (Elazığ) depreminden kalan hasarların giderilmediğini dile getiren Güngör, okullarda ikili ya da üçlü sistem ile eğitimin sürdüğünü paylaştı. Güngör, “Örneğin okul üç katlıysa bir katı bir okula diğer iki katı ise diğer okullara verebiliyorlar. İkili eğitim yapan okullarda ders süreleri 40 dakikadan 30 dakikaya indirildi. Aynı şehir içerisinde bazı öğrencilerimiz dersi 40 dakika işlerken bazı öğrencilerimiz ise 30 dakika işliyor. Müfredatı yetiştirmekte zorlanıyoruz, burada da bir eşitsizlik yaşanmış oluyor” ifadelerini kullandı.

‘Çocukların psikolojisi iyi değil’

Çocukların psikolojilerinin iyi olmadığını ifade eden Güngör, “Artçılar devam ediyor ve en ufak bir artçıda çocuklar sınıfı terk ediyor. Çök, kapan, tutun tekniğini anlatıyoruz ama bunların hiçbirini yapmak mümkün olmuyor. Bazı çocuklar ağlama nöbeti geçiriyor. Kendilerini bu şehirde güvensiz hissediyorlar. Sosyo-ekonomik durumu iyi olanların çoğu başka yerlere göç etti, ancak durumu daha kötü olanlar daha çok burada kaldı” dedi.

Konteyner yaşamından kaynaklı çocuklar okullara hazırlıklı gidemediklerine değinen Güngör, “21 metrekarelik bir alanda 7-8 kişilik bir aile kaldığı zaman o çocukların ders çalışma ortamı da olmuyor. Bu da onların eğitim hayatını olumsuz şekilde etkilemiş oluyor” şeklinde konuştu.

‘Devlet sınıfta kaldı’ 

Depremin ardından sahada aktif çalışma yürüten Halkların Demokratik Partisi (HDP) Deprem Koordinasyonu üyesi Filiz Göçen “Depremin ilk sabahı olmasa bile ikinci günü çok güzel bir toplumsal dayanışma söz konusu oldu. Depremin ardından yardım koordinasyonunu en hızlı sağlayan ve halka ulaştıran HDP oldu. Deprem bölgesinde HDP iyi bir pratik sergiledi. Halk da bunu gördü. AFAD, Kızılay gibi devlet kurumları ve derneklerinin yardımları söz konusuydu ama en uzun yardım deposunu sürdüren HDP’ydi” sözlerine yer verdi.

“Devlet kurumları sınıfta kaldı” diyen Gökçen, kendisinin de evinin yıkıldığına dikkat çekti. AFAD, Kızılay gibi devlet kurumlarından bir şişe su dahi alamadıklarına vurgu yapan Filiz, “Bazen bize gelen yardım taleplerini karşılayamadığımız durumlarda kurumlara yönlendiriyorduk ancak bize ‘biz istedik ancak vermiyorlar’ diyorlardı. Kimi depremzedeler ayrımcılığa uğradığını da söylüyordu. Bir yılı geride bırakmış olmamıza rağmen hala acılar çok taze ve eksiklikler de devam ediyor. Konteyner kentlerde de sorunlar devam ediyor ve insanlar çaresizlikten hasarlı binalarda kalmak zorunda. En ufak artçılarda ise insanlar sokaklara çıkıyor ve birçoğunun gidecek yeri yok. Ne içeride ne de dışarıda can güvenliğimiz var. İnsanlar zorunluluktan kaynaklı binalara girmek zorunda. Hala kaldırılmayan enkazlar var. Enkazlar altında kayıp insanlar var. Kayıp çocuklar var” dedi.

‘Deprem bölgelerinden göç devam ediyor’

Öte yandan depremden etkilenen 11 ile dair değerlendirmelerde bulunan Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği’nden Veysel Moray, depremden etkilenen kentlerde göçün devam ettiğini söyleyerek, sivil toplum örgütlerinin bu durum karşısında çözüm odaklı politikalar üretmesi gerektiğini vurguladı.

Göç Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin verine göre, depremin ilk haftasında 2,2 milyon kişi ikamet ettiği bölgeden ayrıldı. 1 Mart 2023 tarihinde ise bu sayı 3 milyon 300 bine ulaştı.

Devletin göçertme politikaları

Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği yöneticisi Veysel Moray, Kurdistan bölgesinde 90’lı yıllara benzer göçertme politikaların yaşandığına dikkat çekerek, “Devlet aklı oradaki krizi fırsata çevirmeye çalıştı. Deprem alanlarına getirilen otobüslerle bu politikayı gördük, sanki yangından mal kaçırırcasına ‘İstanbul’a gitmek isteyen şu otobüse, Antalya’ya gitmek isteyen şu otobüse binebilir…’ yani hafızanın öğütebileceği metropollere yönlendirmeler vardı. Biz bu hafızayı 90’ların başında yapılan köy yakmaları ve boşaltmalarından biliyoruz” dedi.

Özellikle Kürt Alevi kesimlerinde Avrupa’ya hızlıca gönderme durumlarına dikkat çeken Moray, “O duygusal çöküntüde, devlet erkinin toplumun sorunlarından kurtulma ve demografik yapıyı kendi istediğine göre şekletme, yeniden dizayn etme imkanını yarattığını gördük” diye belirtti.

‘Amed’in içini boşaltmak istediler’

Amed’in politik kimliğinden dolayı içini boşaltmak için yapılan göç çağrılarına dikakt çeken Moray, “Amed halkına Antalya’ya gelin çağrıları vardı. Buraları bir deprem felaketini bahane göstererek boşaltma çabasının farkında olmak tam da toplumun ihtiyaçlarını analiz etmiş kurumların yapacağı işti. Amed burada kendi yarasını hızlıca sarabilmeyi başardı. Yıkımın olduğu bilinmedik köylere dahi ulaşan dayanışma örneğini gösterdi” dedi.

Kaynak: Haber Merkezi