Şimdi diyeceksiniz ki;ekonomi ile hukuk arasında nasıl bir ilişki var.Birisi sayısal bir bilim dalı,diğeri sözel bir bilim dalı.Normalde bakıldığında ikisi de ayrı bir bilim dalı.Hiç birbiriyle uzaktan yakından ilgili olmayan apayrı alanlar.Bu gelişmiş ülkelerde tamamen ayrışmış vaziyette.Ama bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde iç içe geçmiş vaziyette.Hatta gelişmemiş ülkelerde ise sanki birbirleriyle ikiz kardeş gibi.Özellikle diktatörlükle yönetilen ülkeler açısından durum daha da vahim.O gibi tek partili veya seçimlerin dahi yapılmadığı ülkeler açısından hukuk demoklasin kılıcı gibi sürekli halkın üzerinde dolanır.Mevcutiyetini otokrasiden alan rejimlerde hukuk sadece kitaplarda olan bir bilim dalıdır.Orada asıl olan ülkeyi yönetenlerin iktidarını devam ettirmelidir.Ve bu öyle olağan bir haldir ki;hiç bir elit bu kavramın üzerine söz sahibi değildir.En ufak bir eleştiri veya gösteri her an vahşice bastırılır ve güvenlik zaafiyeti denilerek insanlar kodesi boylarlar.Buradaki güvenlik sadece iktidarlarını korumak için icat edilmiş soyut bir kavramdır.Böyle ülkelerde hür bir basından söz etmek mümkün değildir.

     Bugünlerde bizde de hukuk ile ekonomi yan yana yürür vaziyettedir.Ekonomiye yön veren unsur güvendir.Güvenin olmadığı bir ortamda ekonomi de düzelme beklemek hayalden öteye geçemez.Ekonominin düzelmesi için içte ve dışta sıcak paraya ihtiyaç vardır.Özellikle dış finansman açısından güven ve istikrar çok önemlidir.Dış yatırımcı bir ülkeye yatırım yapmak için o ülkenin yönetim şekline bakar.Hukuğa bakar, adalete bakar,toplumsal dayanışmaya bakar. Şayet hukuk sistemi sorunlu ise parasını getirmez.Hiç kimse varsa bir yangın oraya parasını yatırmaz.Nasıl bir ailede huzur yoksa oraya kız verilmediği gibi,bir ülkenin adalet sistemi yerle bir olmuşsa orada yatırımdan söz etmek mümkün değildir.Ekonomi ürkektir. En ufak bir rüzgarda yön değiştirir.Yatırımcı önünü görmek ister.En az 10-15 yıl bir strateji planı gerekir ki ona göre yatırımını yapsın. Bununda en büyük göstergesi o ülkedeki rejimin nasıl idare edildiğine bağlıdır.

     Son yıllarda ülkemizde hukuk alanında büyük bir gerileme gözlenmektedir.Yıllar önce güvenilir en yüksek kurumlar arasında asker ve adalet ön saftayken son zamanlarda özellikle adalet ve hukuk alanında çok iç açıcı sonuçlar elde edilememektedir.Anayasa mahkemesinin verdiği kararlar yerel mahkemelerce uygulanmamaktadır.Üstelik yargıtayda bu konuda Anayasa mahkemesinin kararlarına karşı çıkmakta, hatta Anayasa mahkemesinin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmaktadır. Dünyada örneği olmayan bir durumla karşı karşıyayız.Halbuki Anayasa mahkemesinin verdiği kararların derhal uygulanması gerekir. Bu kararlar tartışılabilir,eleştirilebilir ama uygulama açısından kesin kararlardır.Böyle bir hukuk sisteminde adalete güven kalır mı? Herkes işine geldiği gibi bu kararları kabul veya reddetme cihetine giderse ülkede iki başlılık boy gösterir.Bu durum demokratik açıdan kabul edilemez.

      Ak partinin kurulduğu ilk yıllarda çok güzel kanunlar çıkmıştı.Özgürlükler açısından bu kararlar toplumda heyecan yaratmıştı. Askeri vesayeti kaldıran AB’ne geçişi kolaylaştıran bir çok kararın altında yine bu hükümetin imzası vardı.O dönemde toplumsal uzlaşma pik yapmıştı.Çok güzel gelişmeler vardı.Ülkeye bu güven ortamında sıcak para girişi artmış ve bir bahar havası esmişti.Özelleştirme ile birlikte büyük bir para bolluğu vardı.Ama hükümet bunu iyi kullanamadı.Bu kadar büyük miktardaki dövizi sadece betona gömerek parayı boş yere heder etti.Fabrika yerine ülkeyi şantiyeye çevirdi.Evet yollar,köprüler,havaalanları, hastahaneler yapıldı ama bu ülke ekonomisine katkı sağlamadı.Ülkede bir çok zengin türedi ama halk büyümeden hiç bir zaman yeterli payı almadı.

      Ak parti hükümeti daha önce çıkardığı sansür yasasından sonra şimdi de 9. Yargı paketinin içine etki ajanlığı maddesini yerleştirmeye çalışıyor.Bu yasa çıkarsa bir çok insan sosyal medya paylaşımı ve gazetedeki yazılarından dolayı ajanlıkla suçlanabilir.Gayet subjektif değerlendirmelerle hapisi boylayabilir.Bir kaç gün önce 1990 yılından beri yürürlükte olan seferberlik görev emri kanununu cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle cumhurbaşkanı kendi uhdesine aldı.Ülkede iç ve dış kalkışma durumunda seferberlik ilan edebilecek.Bu kararname de ucu açık olarak toplumsal baskı unsuru olarak kullanılabilir.

       Demek ki ekonomiye yön veren hukuk sistemi rayından çıkarsa sıcak paranın dolaşımı zaafiyete uğrar.Hukuğun tam olarak işlemediği bir ortamda yatırım yapmaya hiç kimseyi ikna edemeyiz.Para ürkektir,korkar. Kaçacak delik arar.Bir ülkenin kalkınmışlık derecesi hukuğa uymakla eş değerdir.Her şeyi ülkenin bekasına bağlayarak hukukta geri gidilmesi hedeflenen ekonomik gelişmelere sekte vurur.Bunu benim gibi cahil biri biliyor da bizi idare edenler bilmiyor mu? Bal gibi biliyor ama iktidarlarını devam ettirmek için bu yolu tercih ediyorlar.Kısa sürede kendilerine bir fayda sağlarlar ama ülkeye zarar veriyorlar.