Binlerce yıllık tarihiyle nice medeniyet gören, sayısız devletin ana dili olarak yüzyıllardır konuştuğu Türk dili bayramı kutlu olsun.
Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla 1932'de düzenlenen 'Birinci Türk Dil Kurultayı'nın açılış günü olan 26 Eylül, her yıl 'Dil Bayramı' olarak kutlanıyor. Türk Dil Kurumu; çok sayıda bilim adamı, gazeteci, yazar, devlet adamı ve sanatçı gibi önemli meslek gruplarını topladığı Türk Dili Kurultayı'nda Türkçe'nin önemini vurgulamak için 26 Eylül gününü 'dil bayramı' ilan etti. Türk Dil Bayramı'nın amacı Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek olarak açıklanmıştır.
İlk izlerine Sümer kaynaklarında rastlanan Türk dilinin ilk verileri Hunlardan kalan birkaç kelimedir. Bu birkaç kelimelik veri bir kenara bırakılırsa Moğolistan'da bulunmuş olan 6 satırlık Çoyr yazıtı (687-692), Türkçenin tarihi bilinen en eski metnidir.
Köktürklerden kalan Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk anıtları ise, geçmişi eskiye dayanan hacimce en büyük Türkçe metinleri içerir. 7-10. yüzyıllar arasında Türkçe, Macaristan'dan Güney Sibirya'ya ve Moğolistan içlerine kadar uzanan sahada Göktürk harfleriyle yazılan bir yazılı dil olarak kullanılmıştır. Yazıtlar, Moğolistan'dan sonra en yaygın olarak Güney Sibirya'da Yenisey ve kollarının suladığı alanlarda bulunmaktadır.
Asya'da Runik harfli yazıtlar beş ana bölgede toplanmıştır. Bunlar Batı Türkistan, Doğu Türkistan, Moğolistan, Güneydoğu Sibirya ve Kuzeydoğu Sibirya'dır. Köktürklerden sonra gelen Uygurlar, 9. yüzyıldan itibaren Tarım havzasında ve Gansu bölgesinde Göktürk, Uygur, Soğdak ve Brahmi alfabeleriyle eserler meydana getirmişlerdir. Elimizdeki kağıda yazılı metinlerin en erken tarihlisi işte bu 9. yüzyıla, Uygurlara, ait metinlerdir. Moğolistan'da bulunan anıtlardan bazıları da Uygurlara aittir. Onlar bu anıtlara belgü ve bitig adını vermişlerdir.
10.yüzyılda Kaşgar ve Balasagun civarında ortaya çıkan yeni bir Türk kültür çevresi Kutadgu Bilig ve Dîvanü Lûgati't-Türk gibi eserleri meydana getirmiştir.
13. yüzyılda Türk yazı dili Harezm bölgesinde merkezîleşmiştir. 13. ve 14. yüzyıllarda Türk yazı dili bu ana sahadan başka Yukarı İdil sahasında, Mısır'da ve Anadolu ile Azerbaycan sahasında kullanılmaktaydı.
Anadolu ve Azerbaycan'da bu yüzyılda Oğuz ağzına dayalı yeni bir yazı dili oluşmuştur. 19. yüzyılın ortalarından itibaren İlminski ve Ostroumov'un çabalarıyla her Türk boyunun konuşma dilinin ayrı bir yazı dili haline getirilmesi görüşü hayata geçirilmeye başlanır. Bu süreç 1930'lara kadar devam etmiştir. Bu çalışmaların neticesinde bugün yirmi farklı Türk yazı dili ortaya çıkmış durumdadır. Ve Türk dilinin tarihsel gelişimi şu şekilde sıralanmıştır;
1. İlk Türkçe (Başlangıçtan Milat sıralarına kadar)
2. Ana Bulgarca ve Ana Türkçe dönemleri (1.-6. yy.)
3. Eki Türkçe ve Eski Bulgarca dönemleri (6.-11. yy.)
4. Orta Türkçe ve Orta Bulgarca dönemleri (11.-16. yy.)
5. Yeni Türkçe ve Çuvaşça dönemi (16. yüzyıl sonrası)