Torosların serin yamaçlarında, çam ormanlarının arasında, bulutlara biraz daha yakın bir noktada bir zamanlar bir Roma başkenti yükseliyordu. Ve bugün hâlâ, ayakta kalan devasa sütunlarıyla gelenleri zamanın ötesine götürmeye devam ediyor.
Bir Dağ Başkenti: Uzuncaburç’un Stratejik Sırrı
Mersin’in Silifke ilçesine bağlı, rakımı 1200 metrenin üzerindeki Uzuncaburç Köyü, adını aldığı antik kentle birlikte adeta tarihin üzerine kurulmuş bir yerleşim. Bugün bile köyün sokakları antik taşlarla örülü, evler kalıntıların gölgesinde yaşıyor. Burası, antik çağda "Diokaisareia" olarak bilinen, hem stratejik hem de dini öneme sahip bir Roma yerleşimiydi.
Kent, bir dönem Roma İmparatorluğu’nun önemli tapınak şehirlerinden biri olarak kullanıldı. Zeus Olbios’a adanmış devasa tapınak, hâlâ ayakta duran sütunlarıyla o ihtişamı bugüne taşıyor. Diğer kıyı kentlerinin aksine, burası iç bölgede, sarp dağlarla çevrili bir platoda kurulmuştu. Bu konum, onu saldırılara karşı korunaklı kılıyor ve dini törenler için ulaşılması zor ama görkemli bir merkez hâline getiriyordu.
Uzuncaburç’un sırrı da tam burada saklı: Gözlerden uzak ama gücün merkezinde.
Tarihin İçinde Yürüyüş: Ziyaretçileri Orada Ne Bekliyor?
Bugün Uzuncaburç Antik Kenti’ni ziyaret edenleri, geçmişin içinde sessizce yürüyen bir zaman yolculuğu bekliyor. Şehre girişte, hâlâ dimdik ayakta duran anıtsal şehir kapısı karşılıyor ziyaretçileri. Ardından Roma döneminin en ikonik mimari unsurlarından biri olan Sütunlu Cadde uzanıyor. Bu cadde, düzgün sıralanmış sütunları, yer yer orijinal taş döşemeleriyle tarihe birebir tanıklık sunuyor.
Caddeyi geçtikten sonra, tapınak alanına varılıyor. Zeus Tapınağı’nın bugün hâlâ sağlam duran sütunları ve platformu, bölgedeki en iyi korunmuş antik yapılardan biri olarak kabul ediliyor. Yakınındaki küçük tiyatro, şehre gelen tüccarların, askerlerin ve din adamlarının günlük yaşamına dair izler sunuyor.
Tüm bu yapılarla birlikte, modern Uzuncaburç Köyü’nün evleri, ahırları ve çay ocakları antik kalıntılarla iç içe yaşamaya devam ediyor. Bu eşsiz birleşim, ziyaretçilere yalnızca tarihi değil, yaşayan bir kültürü de deneyimleme fırsatı sunuyor.
Buraya gelenler, taşların arasından sadece geçmişi değil; aynı zamanda doğanın içindeki sessizliği, tarihin kokusunu ve zamanın durduğu o anları hissediyor.