24 Kasım Öğretmenler Günüdür.

                Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 24 Kasım 1928 tarihinde Başöğretmenliğe başladığı ve kara tahta başına geçtiği gündür.

                O tarihlerde nüfusumuz toplam on üç buçuk milyon sekiz buçuk milyonu okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde yedi, kadınlarda binde dört.

                Arap Alfabesi ile okuma yazma öğrenmek oldukça güç.

                Latin Alfabesi kabul ediliyor ve hemen okuma yazma kursları başlatılıyor.

                Kırk bin köyün otuz sekiz bininde okul yok.

                Bir yıl gibi kısa zamanda bir milyon yurttaşımıza okuma yazma kavratılıyor.

                Hızla okullaşma başlatılıyor.

                İlk önce öğretmen yetiştirilmesi gerekiyordu ve buna önem verildi.

                O zamanın yoksulluk günlerinde eğitime önem veriliyor, öğretmenlik mesleği en iyi mesleklerden birisi olarak görülüyordu.

                1970’li yıllarda öğretmen okulunda okurken son sınıf öğrencileri, mezun olmadan atanmak için dilekçe verirlerdi.

                Günümüzde yedi yıldır atanmayan öğretmen var.

                Ataması yapılmayan öğretmen sayısı resmi rakamlara göre 460 bin dolayında. Bu sayı Dünyada ayrı ayrı 55 ülkenin nüfusundan fazla.

                Ücretli çalışan öğretmenlerin durumu da içler acısıdır.

                Ücret durumları da başka ülkelerle kıyasladığımızda hiç de iyi değildir.

                1933 mali yılında TBMM’sinde milletvekili maaşları görüşülürken, Atatürk’e soruyorlar:

                “Milletvekili maaşlarına ne kadar zam yapalım?”

                Atatürk diyor ki:

                “Öğretmen maaşını geçmesin.”

                Ya günümüzde durum nasıl?

                Rakamlarda bazı farklılıklar olabilir ama genel olarak duruma bakalım.

                Mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin ayda eline geçen maaş 15 965 Lira.

                En yüksek dereceye ulaşmış öğretmenin aldığı maaş ise 29 525 Lira.

                Emekli öğretmenlerin durumu daha da kötüdür.

                Yıllarca çalışmış, binlerce öğrenciye okuma yazma öğretmiş, yetiştirmiş emekli olmuş bir öğretmen açlık sınırının altında emekli maaşı alıyor. Çalışan öğretmenin aldığı en yüksek maaş ise, yoksulluk sınırının altında kalıyor.

                Ülkemizdeki öğretmen maaşları ile bir Avrupa ülkesi olan Fransa’daki öğretmenlerin maaş durumlarını karşılaştıralım:

                Ülkemizde en düşük öğretmen maaşı: 15 965 Lira.

                En yüksek öğretmen maaşı:29 525 Lira.

                Fransa’da en düşük öğretmen maaşı:2500 Euro. 77500 Lira.

                En yüksek öğretmen maaşı:5000 Euro. 155 000 Lira.(*)

                Ülkemizde öğretmen maaşının en az yüzde ellisini kiraya verirken, Fransa’da yüzde on beşini kiraya harcıyor.

                Fransa’da siyasi düşüncesinden ve inancından dolayı hiçbir öğretmenin geleceği ile siyasiler oynamazken, maalesef bizim ülkemizde bunun tam tersini geçmiş yıllarda yaşadık ve yaşıyoruz.

                Eğitimin zaten bilimselliğini yok ettiler.

                Eğitim dinselleştirildi.

                Okullar medreseye dönüştü.

                Ders saatlerini çoğunluğu dini konulara ayrıldı.

                Eğitim kurumlarında bilim insanından ziyade molla yetişir duruma geldi.

                Eğitim ve öğretimin kalitesi her kademede tamamen düştü.

                İlkokullara 460 bin öğretmen atama beklerken imamlar atanıyor.

                Peki, camilere hiç öğretmenin atandığını biliyor musunuz?

                İmam camiye, öğretmen okula atanır ve her iki meslek grubu da kendi işini yapar.

                Laik, sosyal hukuk devletinde eğitimin getirildiği durum budur.

                Dünya’da en çok çalışan öğretmen ülkemizdedir.

                Öğretmenlerimiz, köy okullarından çoğu taşımalı eğitim sistemi adı ile köylerden ya da mahallelerden alındı. Kırsal yerleşim yerleri aydınsız kaldı.

                Bende öğretmen olarak meslek hayatımın çoğunu köyde çalışarak geçirdim.

                İlk görev yerim olan Alanya’nın bir dağ köyünde, köylüler tarlasına “Gâvur Pisliği” diye suni gübre atmazdı. Bu köylülere suni gübreyi kullanmasının önemini kavrattık.

                Fransa’dan verdiğim örneklere gelince yedi yıl Milli Eğitim Bakanlığının görevlendirdiği öğretmen olarak o ülkede çalıştım. Bu nedenden örneği oradan verdim. Bizzat yaşadım.

                Meslek hayatımın en güzel yıllarını da orada geçirdim.

                Bu koşullarda öğretmenler gününü kutluyoruz dostlar.

                Bütün meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum.       

24 Kasım 2023 Cuma.

Ahmet Yılmaz.

(*)Günümüzün döviz kuru ile.