Alein de Button “Bilgi sahibi olmak yalnızca bir şeyin doğru olduğunu bilmek değil, aynı zamanda öteki seçeneklerin niçin yanlış olduğunu da bilmek demektir.” der. Fakat bu söz günümüzde geçerliliğini yitirmiş durumda. Özellikle ülkemizde, “bilmiyorum” kelimesini neredeyse duymuyoruz. Bilmiyorum veya bu konuda yeterince bilgi sahibi değilim demek, nedense ayıp geliyor. Aksine hiçbir fikrimiz olmayan konularda bile yorum yapabiliyoruz.

Hatta bu durum öyle bir hal aldı ki ülkenin en ücra köşesindeki eğitimsiz insanlar bile her şeyi bildiğini sanıyor. “Google’a yaz öğren”, “artık elimizin altında internet var, bilmediğimiz bir şey olursa tıklayıp öğreniyoruz.” mantığıyla hareket eden yığınlar tarafından kuşatıldık. Bu çoğunluk karşısında, gerçekten bilgili insanlar ise sessiz kalmayı tercih ediyor. “Ne kadar anlatmayı denesem de karşımdaki anlamayacak” endişesi ile ya susuyor ya da bulunduğu ortamdan uzaklaşıyor. Cehaletinin farkında olmayan insan ise her konuda yorum yapmaya devam ediyor. Profesörlere, alanında uzman kişilere bile ders vermeye yeltenebiliyorlar. Ne yazık ki etrafımız böyle bir zombi sürüsü tarafından kuşatılmış halde.

İnsanın bilgi birikimi arttıkça, ne kadar az şey bildiğinin de farkına varır diyebiliriz. Olması gereken budur. Çünkü neyi bilmediğini ve ne kadar az şey bildiğini net bir şekilde görebilir. Aynı zamanda diğer insanlar ile aradaki üslup farkı da bilgi seviyesi ile doğru orantılı olarak şekillenir. Cahil insanlar her şeyi bildiğini sanır ve her konuda tartışarak, seslerini yükselterek haklı çıkacaklarına inanırlar. Bu yüzden insanları sınıflandırmak çok da zor değil aslında. Her konuda yorum yapan, karşıt her görüşe sinirlenen ve bağırarak haklı çıkacağına inanan herkes, emin olun ki bomboş bir kafaya sahiptir.

Artık o kadar tek tipleştik ki neredeyse herkes aynı şeylerden hoşlanıp, aynı şeyleri giyip/yiyip, aynı şeyler üzerine konuşuyor. Ve her şeyi biliyor. Böyle bir dünyada bilgili ve kendini geliştirebilmiş birey, maalesef yalnız kalmaya mahkumdur. Her ne kadar bu tip insanların iletişimi ve sosyalleşme becerileri daha iyi olsa da tercihen kalabalıklardan uzaklaşırlar. Çünkü her şeyi bilen, haklı olmak için bağırıp çağıran, özeleştiri yapmayan, farklı düşüncelere saygı duymayan insanlar arasında fazla vakit geçirmek, sizi de onlardan birisi yapar. Bu sebeple bilgili insan, kendisine inziva alanları/zamanları yaratmak zorundadır. Toplumun çürümüşlüğü, her temas anında size de etki eder. Belirli bir süreden sonra siz de çürümeye başlarsınız. Bundan korunmanın yolu, kendini geliştirebilmiş insanlarla bir araya gelmek ya da eğitimsiz çoğunluktan uzaklaşmaktır. Aksi takdirde kalabalıkların içinde yitip gidersiniz.

Birçok insan bu söylediklerime hak verecektir. Fakat çok azı, kendisini bu kitlelerin arasında görecektir. Çoğunlukla kendimizi diğer insanlardan üstün ve farklı gören bir egoya sahibiz. Mesela insanların büyük bir çoğunluğu diğer insanları bilgisiz, cahil ve yobaz diye eleştirip, rahatlıkla aşağılayabiliyor. Bu tip konuşmalara o kadar çok şahit oluyorum ki. Eminim sizlerde oluyorsunuzdur. Fakat özeleştiri yapan, yeterince bilgi sahibi olmadığını, öğrenmek istediği şeyler olduğunu söyleyen ve eksikliklerini açıkça dile getiren insan bulmak ise bir o kadar zor. Çünkü elimizin altında internet var! Yazıyoruz ve bilmediğimiz şeyleri tık diye öğreniyoruz. Maalesef insanlar, bilgi konusunda artık bu şekilde düşünüyor. Çok az kişi “Doğru olduğuna inandığım şey acaba yanlış olabilir mi?” diye sorguluyor. Çoğunluk ise her konuda bilgi sahibi, neredeyse her şeyi biliyor ve hiçbir şekilde sorgulamıyor. Evet sevgili okuyucu, muhtemelen sen de bu kişilerden birisin. Her şeyi sen biliyorsun ve geri kalan insanların büyük çoğunluğu birer ahmak!