Bir otomobilimiz olduğunu varsayalım. Uzun zamandır kullandığımız ve bizi hiç yarı yolda bırakmayan güzel bir araç. Motorunun güçlü, frenlerinin sağlam olduğunu düşünmememiz için hiçbir sebep yoktur. Çünkü hiçbir sorun çıkarmamıştır. Fakat hiç arızası olmadı diye, ileride arıza yapmayacağını düşünmek de bir hatadır. Hayatımızı da bu şekilde değerlendirebiliriz, değerlendirmeliyiz. İnançlarımız, fikirlerimiz, ideallerimiz bize güvenilir gelebilir, onlardan kuşku duymuyor da olabiliriz. Fakat bunları sorgulamadan, doğruluklarından da emin olamayız. Bu sebeple hayatımızın temelini oluşturan şeyler güvenilir gözükse bile, gerçek anlamda onlardan şüphe etmesek de yine de sorgulamaya tabii tutulmalıyız. Hatta hayatımızın tamamı bir şüphe ve sorgulamadan ibaret olmalıdır. Bu demek değildir ki hiçbir zaman, hiçbir şeye güvenmeyelim. Kastettiğim şey, her durumda az da olsa yanılma payı olabileceği inancını taşımaktır.

Peki nasıl bir sorgulama ve gelişim gelmeli aklımıza? Tabii ki felsefenin ışığı altında her alana yayılmış bir aydınlanma olmalı hedef. Felsefeyi de düz bir çizgi olarak düşünmemeliyiz. Bu ona yapabileceğimiz en büyük yanlış olur. Felsefe akla gelebilecek her alanı kapsar. Dallanıp budaklanan bir ağaç gibi düşünebiliriz onu. En kısa şekliyle bir devinimdir de diyebiliriz. Felsefe okumayı da çoğunluğun aklına geldiği gibi düşünmemek gerek. "Felsefe karın doyurmaz.", "Okuyup da filozof mu olacaksın?" soruları ekseninde bakarsak anlayamayız. Felsefe, filozofların ya da felsefecilerin kitaplarını okumaktan ibaret değildir. Felsefe, temelinde soru sormak, sorgulamaktır. Felsefe ile uğraşan kişi, birçok alanda okuma yapma mecburiyetindedir. Yoksa okudukları belirli bir sınırdan öteye gidemez. Tarih, edebiyat, sanat, coğrafya da bilmelidir felsefe ile uğraşan. Sosyoloji ve psikolojiye de ilgi duymalıdır. Felsefenin amacı bilgeliktir. Bilge insan hayatını öğrenmeye ve öğrendiklerini öğretmeye adayan kişidir. Hem öğretmen, hem de öğrenci olmalıdır kişi. Hiçbir zaman kendini tamamladığını düşünmemeli ama her zaman öğrendiklerini aktarmayı da sürdürmelidir. Öğrendiklerini aktarırken cahil insanla vakit kaybetmemelidir ayrıca. Çünkü insan hayatı oldukça kısadır ve bu sebeple de verimli bir şekilde değerlendirilmelidir. Kendini kapatmış insanları aydınlatmaya hiçbir ışığın gücü yetmez. Bu yüzden cahile değil, bilgisiz insana yönelmeli ve adımlarımızı öğrenmek isteyene doğru atmalıyız.

Alain de Botton'un, "Felsefenin Tesellisi" kitabını da okumanızı öneririm.