Edebiyat tarihinde Nevruz Bayramının anlatıldığı üç eski destan vardır. Bunlardan birisi Fars Kültürüne ait olup Kussi Devleti Kralı Cemşid’in Babil’e girdiği günü mitolojik öykülerle anlatan destandır.  Kurmanç ve Zaza’lara mal edilen ikinci destana göre Nevruz, Kawa adlı bir demirci ustasının zalim hükümdar Dahhak’a karşı dağlarda isyan ateşini yakarak başlattığı ayaklanmayı anma günüdür. Üçüncü destan ise ünlü “Ergenekon” destanıdır. Bu destana göre Nevruz, Türklerin yaktıkları ateşlerle erittikleri dağlardan çıkarak esaretten kurtuldukları ve özgürlüklerine kavuştukları gündür. Bu nedenle olsa gerek, Orta Asya Türklerinin Nevruz kutlamalarında ateşler yakılmakta, demirler dövülmekte ve Ergenekon Destanından dizeler okunmaktadır. Azerbaycan’ın kimi bölgelerinde Nevruz’a Ergenekon Bayramı da denilmektedir. Nevruz gününün temel dayanağını oluşturan bazı önemli günlerin ve olayların olduğuna inanılmaktadır. Özetle belirtecek olursak bunların bazıları şunlardır: Nevruz, Kur’an’ın indirilmeye başlandığı gün, Hz. Ali’nin doğum günü, Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın evlendiği gün, Hz. Musa’nın asasıyla Kızıldeniz’i yararak kendisine inananları kurtardığı gün, Hz. Yunus’un balığın karnından kurtulduğu gün, Hz. Âdem’in yaratıldığı ve Âdem’le Havvâ’nın Arafat’ta buluştukları gün, Hz. Nûh’un tufan sonrasında karaya ilk ayak bastığı, İbrahim Peygamberin putları yıktığı, Hz. Yusuf’un atıldığı kuyudan kurtulduğu, Hz. Musa’nın Mısır’dan ayrıldığı, güneşin Koç burcuna girdiği, gece ile gündüzün eşitlediği, Türklerin Ergenekon’dan çıktığı, bahar mevsiminin ve yeni yılın başladığı gündür. Görüldüğü gibi çoğu dini öğretiyle birlikte düşünülen Nevruz, önce sözlü gelenekte yer edinmiş daha sonra da yazılı, eylemsel ve görsel kültürün en önemli kaynaklarından birisi olarak ortak bir kültürel geleneğe dönüşmüştür. Şii, Caferi ve Alevi geleneklerindeki yerleşik anlayışa göre Nevruz; Hz. Muhammed’in Kâbe içerisinde Hz. Ali’yi omuzlarına çıkartarak buradaki putları kırdığı ve Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’nin halifeliğinin ilân edildiği günü anmak için kutladıkları coşkulu bir bayramdır. Gece ile gündüzün birbirine eşit olduğu 21 Mart günü Bahar Şenliği olarak kutlanan Nevruz Bayramı’nın yalnız Alevi-Bektaşi topluluklarda değil, aynı zamanda Sünni topluluklarda da tarihin çok eski dönemlerinden beri yaygın bir gelenek olarak kutlandığı bilinmektedir. Bu kadar geniş bir coğrafyada ve bu kadar köklü bir geçmişe sahip bulunması ve günümüzde de hala yüz milyonlara ulaşan kitlelerce çok zengin ritüellerle kutlanıyor olması gibi nedenlerle, Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu’nun 28 Eylül- 2 Ekim 2009 tarihleri arasında Abu Dabi'de yapmış olduğu uluslararası toplantıda; Nevruz’un Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi'ne dahil edilmesi kararı alınmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2010 yılında aldığı bir kararla; 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Pers kökenli bu şenliği, “Dünya Nevruz Bayramı” olarak kabul ve ilan etmiştir. Uzun yıllar boyunca, halk arasında bir gelenek olarak sürdürülen Nevruz Şenlikleri, 1980’li yıllarda, 12 Eylül Cunta yönetimlerince yasaklanmıştır. Ve o tarihten sonra yapılmak istenen şenliklere kolluk güçleriyle müdahale edilmiştir. Bu nedenle Nevruz, sürekli olarak çeşitli asayiş olaylarıyla anılır olmuştur. Uzun mücadeleler sonucunda bu yasakçı anlayış, henüz, yeni yeni aşılmaya başlanmıştır. Uzun kış mevsiminin ağır, durgun ve zorlu günlerinden, doğanın yeniden canlandığı, doğurganlık, üretkenlik, dinamizm, bolluk ve bereket dolu bahar mevsimine geçişi müjdeleyen Nevruz Bayramınız kutlu olsun. Yeni başlayan ilkbaharı karşılamak için kutladığımız bu Nevruz Bayramı da tüm dünyada savaşların son bulduğu, özgürlük, barış, dayanışma, yardımlaşma ve kardeşliğin kurumsallaştığı, sağlık dolu, güneşli ve güzel günlerimiz için yeni, mutlu ve umutlu bir başlangıç günü olsun.