Öküzlü Ören Yeri’ne her gidişimde, önceki ziyaretlerimde farkedemediğim bir bezemeyle ya da mimari bir yapıyla karşılaşıyorum. Defalarca gittiğim ören yeri, farklı güzelliklerle beni şaşırtmaya devam ediyor. Ören yerinin en önemli yapısı tabii ki Kilikia’daki diğer örneklere bakıldığında hacimce en büyük olanlarından, bazalikal planlı kilisedir. Ören yerinde bu yapıdan başka da önemli yapı kalıntılarını görmeniz mümkündür. Bunlar, daha küçük hacimli ikinci bir kilise, bu kiliseyi merkezdeki kiliseye bağlayan antik yol, yolun üzerinde Bizans döneminden kalmış onlarca konut kalıntısı, lahit ve sarnıç gibi yapılardır.

             Mersin'e 67, Erdemli'ye 30 kilometre uzaklıktaki ören yeri, Kanlıdivane Ören Yeri’nin 8 km. kuzeyinde, Batısandal Köyü’nün de kuzeybatısındadır. Çok sayıda kalıntının olduğu ören yeri, Elaiussa-Sebaste’nin sınırları içerisinde tarımsal faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı bir yerdir. Helenistik dönemde kurulmuş olan ören yeri, Roma ve Bizans dönemlerinde de varlığını sürdürmüştür. Ören yeri, 5. veya 6. yüzyılda, Erken Bizans Dönemi’nde yeniden inşa edilmiştir.

 Mersin’in, çok sayıda ören yerinin olduğu Erdemli ilçesi kırsalındaki yerleşimin gerçek adı bilinmemekle birlikte, bazalikal planlı kilisenin sütun başlıklarındaki öküz kabartmalarından dolayı, ören yerinin adı Öküzlü ya da Öküzlüklü gibi isimlerle anılır olmuştur. Ören yerine adını veren öküz kabartmalı (arkeolojide Bukranion)  sütun başlıkları günümüzde, Mersin Arkeoloji Müzesi’ndedir.  

             Öküzlü Ören Yeri’nin girişinde, Erken Hellenistik, Erken Bizans Dönemi’ne ait çok sayıda konutun temeline rastlanmaktadır. Hellenistik Dönem’den günümüze kalan evlerin duvarlarının, poligonal (çokgen) duvar örgüsüyle örüldüğünü, Erken Bizans Dönemi’nden kalan evlerin duvarlarının ise küçük, düzgün kesme taşlarla örüldüğünü görmekteyiz. Kilisenin güneybatısında yer alan bu evlerden birisinin üst katında, yuvarlak kemerli pencereler dikkat çekicidir. Yine bu evlerden birisi, İmirzeli Ören Yeri’ndeki peristilli (antik mimarlıkta sütunlu koridorlarla çevrelenmiş üstü açık avlu) eve benzer bir  şekilde yapılmıştır.

             Ören yerinin kuzeyindeki konut kalıntılarında, daha çok poligonal (çokgen) duvar örgüsü ve Bizans duvar işçiliğinin örneklerine rastlanmaktadır. Bazı binaların temeli, oyulmuş kayanın üzerine konumlandırılmıştır. Yol boyunca lahitlerin  yer aldığı ören yerinin tam ortasında, bazilikal bir kilisenin kalıntıları vardır. Üç nefli ve iki sıra sütunlu kilisenin sıra sütunları, her ne kadar günümüze kadar ulaşmasa da haç planlı (transeptli) bazilikanın tarihi, yaklaşık MS. 500'e kadar uzanmaktadır. Bazilikanın en ilgi çekici özelliği, Kilikia Bölgesi’ndeki diğer kiliselere göre oldukça yüksek olmasıdır. Ayakta kalan doğu cephesinin Kilikia’daki diğer kiliselerden farkı, kubbesinin içindeki kemerli pencerelerin dışında, en üstte yer alan yanyana dizili kemerli pencereleridir.

Merkezdeki kilisenin 6-7 yüz metre güneyindeki, daha küçük ölçekli ikinci bir kilise de ören yerinin diğer önemli yapılarındandır. Merkezdeki büyük kilise gibi, bu kilisenin de kubbesinin bir kısmı ayakta kalmayı başarmıştır. Eğer müdahele edilmezse, üç dört yerinde ciddi çatlaklar oluşmuş kubbenin ömrünün, çok da uzun olduğunu düşünmüyorum. Kilikia’daki kiliselerin doğuya bakan kubbelerinin tam ortasında, iki tane yanyana kemerli penceresi bulunurken, bu kilisede sadece tek bir pencere yer almaktadır. Bir yapı yapıldığından itibaren çok çeşitli amaçlara hizmet edebilir. Günümüzde tamamıyla harap bir hale bürünmüş kilisenin ayakta kalan yarım kubbesinin önü, kilisenin yıkıntılarından çıkan taşlarla örülmüş ve  hayvan barınağı haline getirilmiştir. Böylelikle bölgede yaşayan Yörükler keçilerini, Kilikia’nın sıcak ve kurak yaz günlerinde, güneşin yakıcı etkisinden bir nebze de olsa koruyabilmişlerdir. Geçen zaman nelere kadir. Bu kilise ilk yapıldığı zamanlarda, ören yerinin en değerli ve kutsal yapısıydı oysa. İnsanlar bu yapının içerisinde büyük bir mutluluk duyarak, ruhlarını dinginleştiriyorlardı.

Kilikia Bölgesi’nde, Roma ve Bizans Dönemleri’nden kalma çok güzel yollar bulunmaktadır. Bunlardan birisi de ören yerindeki iki kiliseyi birbirine bağlayan yoldur. Bir bölümü toprak altında kalan yolun, antik dönemdeki taş ustalarının, düzgün ve iri taşlarla döşediği bazı kısımları,  hala yapıldığı dönemin görüntüsünü korumaktadır. Yapımı neredeyse iki bin yıla yaklaşan bu yollarda yürümek ve o dönemde yaşayan insanların ayaklarının bastığı taşlara basmak, bana her zaman heyecan verici gelmiştir.

Antik kentlerdeki yapılar üzerindeki bezeme ve kabartmaları görmek, ören yerlerini gezmeyi sevenler için en ayrıcalıklı anlardandır. Öküzlü Ören Yeri’ne en son gelişimde  bu ayracılıkları yaşadım. Kapıların üzerinde, üst yapı elemanı olan ve lento diye adlandırdığımız mimari parçanın üzerine, yüzeylerinin geniş ve düz olmasından dolayı bir takım sembollerin, bezemelerin ve kabartmaların nakşedilmesi, antik dönem sanatkarlarının en vazgeçilmezlerindendi.  Büyük kilisenin batısında, makilik bir alanın içerisine gizlenmiş bir kapı lentosunun üzerindeki bu kabartmalar, gezimin en özel anlarındandı. Gördüğüm bu lentonun üzerinde, en küçük üzüm tanelerinin bile rahatlıkla seçilebildiği iki adet üzüm salkımının arasında bir çelenk motifi yer bulmuştu. Sanatçının lentonun üzerine nakşettiği bu figürlerin, bölgedeki tarımsal faaliyetleri yansıtması bakımından önemlidir. Kilikia zeytin yağı ve şarap üretiminde oldukça şöhretli bir yerdir. Coğrafyayı gezdiğinizde karşınıza her an, taştan oyulmuş bir zeytin yağı veya şarap atölyesi çıkması işten bile değildir. Bu denli yaygın olarak yetiştirilen bitkilerin, kapı lentolarının üzerine işlenmesi  de bir tesadüf değiolmasa gerek.

İlgimi cezbeden son küçük ayrıntı da ören yerinin batıdaki girişinde yer alan konut oldu. Kemerlerle destekli yapının bazı kemerlerindeki delikler, atların iplerinin bağlanması için açılmış olmalıydı.  Kemerin iki yüzeyine açılan delikler, günümüzde de aynı işlevi görecek kadar da sağlam kalmışlar. Konutun hemen girişinde kemerler üzerindeki deliklere bağlanan atlar, buranın hayvanların ve insanların aynı yapı içerisinde barındıklarını göstermektedir.

Öküzlü Ören Yeri’ndeki bütün bu ayrıntılar, sadece benim görebildiklerim. Attığınız her adımla, sizi tarihin derinliklerine taşıyacak olan bu antik kentte, kimbilir daha hangi özel detaylar gizlidir. Öküzlü Ören Yeri’ni gezerken, karşınıza her an sizi büyüleyecek ve etkisi altına alabilecek bir mimari yapıyla karşılaşabileceğinizi aklınızdan çıkarmadan gezmenizi salık veririm.