Pamukkale'nin bembeyaz travertenleri ve şifalı sularıyla sunduğu cennet tasvirinin hemen yanı başında, Hierapolis Antik Kenti'nin kalbinde, antik çağlardan beri bir korku ve merak kaynağı olan karanlık bir kapı bulunur. Ziyaretçilerin "Ploutonion" adını verdiği bu mağaraya giren her canlı anında can verirken, tanrıların hizmetkârı rahiplerin bu ölümcül eşikten sapasağlam geri dönmesi, binlerce yıllık bir sırrın temelini oluşturuyordu.

Bu esrarengiz olay, gerçekten de tanrıların bir lütfu muydu? Yoksa antik dünyanın en zeki rahiplerinin bildiği, bizim ise yeni çözdüğümüz bir sır mı vardı? Bilim insanları, bu "ilahi" gücün perdesini araladı ve gerçek, en az efsanenin kendisi kadar büyüleyici.

Efsanenin Doğuşu: Ölüm Tanrısı Plüton'un Kapısı
Antik Roma mitolojisine göre Ploutonion, yeraltı dünyasının tanrısı Plüton'a (Yunan mitolojisindeki Hades) açılan geçitti. Burası, ölüler diyarına açılan somut bir kapıydı ve tanrının gücü burada en saf haliyle hissediliyordu. Dönemin ünlü coğrafyacısı Strabon, bizzat tanıklık ettiği olayları eserlerinde şöyle anlatıyordu: Mağaraya bırakılan serçeler anında yere düşüyor, kurban edilmek istenen boğalar daha kapıdan girdiği anda sessizce yığılıp kalıyordu.

Bu durum, Hierapolis'i antik dünyanın en önemli kehanet merkezlerinden biri yapmıştı. Rahiplerin bu ölümcül atmosferden etkilenmemesi, onların Plüton tarafından ilahi bir korumaya mazhar olduğunun kanıtı olarak görülüyordu. Bu "mucize," rahiplerin otoritesini ve kentin kutsallığını perçinliyordu.

Bilimin Cevabı: Yerin Altından Sızan Karbondioksit Gölü
2013 yılında İtalyan arkeolog Prof. Dr. Francesco D'Andria liderliğindeki bir ekibin yeniden keşfettiği Ploutonion'da yapılan bilimsel ölçümler, 2000 yıllık sırrı aydınlattı. Mağaranın, yerin derinliklerindeki bir fay hattının üzerinde yer aldığı ve bu çatlaktan sürekli olarak yüksek yoğunlukta karbondioksit (CO2) gazının sızdığı tespit edildi.

İşin sırrı, gazın fiziğinde gizliydi. Havadan daha ağır olan karbondioksit, mağara zemininde görünmez bir "gaz gölü" oluşturuyordu. Yere yakın olan hayvanlar ve kuşlar, bu ölümcül gazı soludukları anda oksijensizlikten boğuluyordu. Rahiplerin sırrı ise basitti: Boyları daha uzun olduğu için başları bu gaz seviyesinin üzerinde kalıyor ve muhtemelen nefeslerini tutma gibi tekniklerle kendilerini koruyorlardı. Bu bir mucize değil, doğa bilimlerinin zekice kullanılmasıydı.

Topkapı Sarayı'nda tesadüfen bulundu: Piri Reis'in 500 yıllık haritasındaki 'Antarktika' sırrı dünyayı neden şaşkına çevirdi?
Topkapı Sarayı'nda tesadüfen bulundu: Piri Reis'in 500 yıllık haritasındaki 'Antarktika' sırrı dünyayı neden şaşkına çevirdi?
İçeriği Görüntüle

Yaşam ve Ölümün Kaynağı: Hierapolis'in Kutsal İkilemi
Hierapolis'in en büyüleyici yanı, aynı jeolojik aktivitenin hem yaşamı hem de ölümü sunmasıydı. Pamukkale'nin şifalı sıcak sularını yeryüzüne taşıyan fay hattı, sadece birkaç metre ötede, Ploutonion'da ölümcül bir gaz sızdırıyordu. Antik insanlar için bu, tanrıların hem lütfunu hem de gazabını aynı yerde sergilediği kutsal bir ikilemdi.

İnsanlar şifa bulmak için geldikleri bu kentte, aynı zamanda ölümün soğuk nefesine de tanıklık ediyorlardı. Bu eşsiz zıtlık, Hierapolis'i Roma İmparatorluğu'nun en gizemli ve en çok ziyaret edilen kentlerinden biri haline getiren şeyin ta kendisiydi.

Muhabir: Haber Merkezi