Sırrı Süreyya Önder gitti…

Adıyaman’ın toprakları, dağları, köyleri şimdi bir eksiklik hissediyor.

Adı kadar derindi yüreği, bir halkın sesi, bir direnişin sözcüsüydü.

Bir mahallenin çocukları, bir köyün yaşlıları şimdi suskun.

Gittikçe büyüyen bir boşluk bıraktı geride.

Sırrı, yalnızca bir siyasetçi değil, bir halkın hafızasıydı.

Adıyaman’ın taşra köylerinden, Tunceli’nin dağlarından, Ankara'nın meclis salonlarına kadar

her yerde vardı.

Ve her zaman halkın dilinden konuştu.

Sözleri, tıpkı bir türküyü fısıldar gibi, halkın yüreğine dokundu.

Meclisin gürültülü koridorlarında, o her zaman net, keskin ve asil bir sesti.

Ne zaman susturulmaya çalışılsa, bir başka gerçeği haykırarak, sesini daha gür yükseltti.

İnsanların umutsuzluğuna, acısına, öfkesine tercüman oldu.

Ve unutulmaya yüz tutan her hakkı, yeniden hatırlatmak için durmaksızın savaştı.

Şimdi, Sırrı Süreyya Önder yok.

Ama o, ardında silinmez bir iz bıraktı.

"Bir halk, özgürlüğüyle var olur," demişti.

Ve şimdi, onun bu sözleri daha da anlam kazandı.

Biz, kardeşliği savunmak zorundayız; biz, adaletin peşinden gitmek zorundayız.

Çünkü Sırrı Süreyya, sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda bir halkın vicdanıydı.

Bu boşluğu, ancak onun mirasına sahip çıkarak doldurabiliriz.

Onun için, yüreklerimizdeki isyanı ve umudu hiçbir zaman yitirmemeliyiz.

Yaşasın Sırrı Süreyya’nın bize bıraktığı miras!