Hemen baştan belirtmemiz gerekirse; Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, 19 kişilik karargahıyla birlikte Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 günü; bizim tarihimizde kimilerinin “Millî Mücadele”, kimilerinin “İstiklal Harbi”, kimilerinin ise “Kurtuluş Savaşı” dedikleri ve tarihteki asıl adı “Ulusal Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı” olan savaşın başlangıç günü olarak kabul edilmiştir. Dünya tarihi açısından bakıldığında ise bu savaş, I. Dünya Savaşının uzantısı olarak ele alınmakta ve bu şekilde değerlendirilmektedir. Burada söz konusu edilen bu ulusal kurtuluş savaşı, sadece bütün bir Türk Tarihinin değil; aynı zamanda Dünya Tarihinin de çok önemli bir kilometre taşı ve kırılma noktasıdır. 19 Mayıs 1919 günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla birlikte başlayan bu savaş, uzun süren zorlu ve kanlı bir mücadelenin ardından; TBMM Ordularının 9 Eylül 1922 Günü İzmir’i teslim almalarıyla son bulmuştur. Artık bu tarihten sonra yaşanan süreç, Cumhuriyet yönetiminin kurulması ve Atatürk Devrimlerinin gerçekleştirilmesi sürecidir. Türk ve Dünya Tarihinde özgün bir yeri bulunan Ulusal Kurtuluş Savaşımız da tıpkı 1071 Malazgirt Zaferi ve 1453’te Fatih’in İstanbul’u fethi gibi çok büyük bir askeri zaferdir. Bu özelliği nedeniyle, tarihsel anlamda çok büyük ve köklü dönüşümler sağlayan çok önemli sonuçları olmuştur. Bir başka şekilde ifade edecek olursak, kazanılan bu zaferle birlikte eski bir çağ kapanmış ve yeni bir çağ açılmıştır. Tarih sahnesinde tamı tamına 636 yıl hüküm sürmüş olan Osmanlı Devleti’nin dönemi kapanmış ve yeni ve genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dönemi başlamıştır. Bu sonuçlar, o gün için inanılması güç ve bir nevi mucize sayılabilecek sonuçlardır. Yaşanan tarihsel sürece bu açıdan bakıldığında ve bir üstünlükler ilişkisi kurularak herhangi bir karşılaştırma yapıldığında; Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın da 1071 Malazgirt Zaferinden ve 1453 Yılında İstanbul’un fethedilmesi olayından en küçük bir farkı olmadığı açıkça görülebilmektedir. Çünkü bu savaşla elde edilen zafer sonucunda; I. Dünya Savaşı sırasında Emperyalist İngiliz, Fransız ve İtalyan Orduları tarafından yenilmiş; deyim yerindeyse adeta esir edilmiş olan Osmanlı Devleti’nin küllerinden; yepyeni ve bağımsız bir “Ulus Devlet” inşa edilmiştir. Hemen ardından çağdaş bir Cumhuriyet Yönetimi kurulmuştur. Siz, istediğiniz kadar kabul etseniz de etmeseniz de, siz istediğiniz kadar beğenseniz de beğenmeseniz de, siz istediğiniz kadar görmezden gelmeye ve unutturmaya çalışıp inkar etseniz de yaşanmış olan tarihsel yalın gerçek işte tam da budur. Burada yazılıp söylenenler, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Ulusal Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımızı kazanmış olan kadrolara duygusal övgüler düzmek, güzellemeler yapmak için sırf edebiyat olsun diye söylenmiş, abartılı sözler değildir. Apaçık gerçeğin, çok kısa bir şekilde ve özetle ifadesidir. Acı gerçeği anlamak için Emperyalist devletlerin, Osmanlı Devleti’ne kabul ettirdikleri Sevr Anlaşması koşul ve haritalarına şöyle bir göz atmak yeterlidir. İşte, Başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak özere, Ulusal Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımızı yapmış olan bu devrimci kadrolar; bir zillet anlaşması olarak dayatılan Sevr Anlaşmasını yırtıp, parçalamışlar ve bir daha hiçbir zaman geriye dönmemek üzere tarihin çöp sepetine atmışlardır. Ulusal Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşımız, dünya tarihi açısından da bir dönüm noktasıdır. Şöyle ki; I. Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 Günü imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması ile cephelerdeki çarpışmalar durmuş, silahlar susmuştur. Batılı Devletler kendi aralarında savaşı sonlandıran Versay Barış Antlaşmasını 28 Haziran 1919 Günü imzalamışlardır. Batılı Devletler, Osmanlı Devleti’ni tarihten silmeyi kafalarına koydukları için Osmanlı Devleti’ni bu anlaşmaya dâhil etmemişlerdir. Daha sonra Sevr Anlaşmasını dayatmışlardır. Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yapılan “Ulusal Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı” bir ulusu ve devleti yok etmeyi kafasına koymuş Emperyalist Devletlere karşı, on yıllar boyunca yapılan savaşlardan yenik çıkmış, harap ve bitap düşmüş Anadolu ve Rumeli halklarının, esaretten kurtulmak için başkaldırdığı, anti-emperyalist bir kurtuluş savaşıdır. Bütün dünyanın hayret dolu bakışları arasında çok güçlü emperyalist orduları ağır bir yenilgiye uğratan, tarihteki ilk anti-emperyalist kurtuluş savaşıdır. Bu karakteri nedeniyle, dünyadaki bütün mazlum milletlere örnek, umut ve ışık olmuştur. Devrimci 68 Gençliğinin, 30 Ekim 1968 Günü “Ya İstiklal Ya Ölüm” şiarıyla başlattıkları “Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşünü” Samsun’dan başlatmalarının asıl nedeni ise, 19 Mayıs 1919 deneyiminin, tam bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik aşkıyla yanıp tutuşan Anti-Emperyalist Türk gençliğinin meşalesi haline gelmiş olmasıdır. (Devam edecek)