50 yıldır silahı elden bırakmayan PKK, 1 Ekim günü MHP lideri Bahçeli’ nin TBMM’ de DEM parti milletvekilleriyle tokalaşmasıyla başlayan sürecin en kritik dönemeçlerinden birinin geçilmesiyle 12 Mayıs 2025 günü silah bıraktığını ve bundan da önemlisi örgütün feshedildiğini, bundan sonra silahların olmadığı bir siyasallaşma dönemine geçildiğini duyurdu…

Örgüt daha önce de defalarca ateşkes ilan etmiş, silah bırakacağını duyurmuştu ama 12 Mayıs’ ı farklı kılan ve tarihi kılan adım ‘fesih’ kararıdır ve bundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır…

Daha uzun süre başlayan yeni süreci getirdikleri götürdükleriyle tartışacağız ve elbette ülkedeki tüm siyasi denklemleri baştan aşağı değiştirecek depremin artçı sarsıntıları yıllarca etkisini sürdürecek…

9 Mayıs 2025 günü, henüz örgüt silah bırakma ve fesih deklarasyonunu yayınlamadan önce sosyal medya hesabımda aşağıda yer alan paylaşımı yaptım;

“Aşağıda ana başlıklarla özetlemeye çalıştığım öngörülerin tamamı 1990'larda başlayan ve tümü akamete uğrayan barış ve müzakere süreçlerini en küçük detayına kadar büyük çaba ve özveriyle okumaya çalışıp, ölçüp biçtikten sonra değerlendirmeye çalışan benim çıkarımlara dayalı sonuçlardır:

PKK' nın kendisini feshinden sonra ne mi olur?

Kısa ve orta vadede liderler hariç Dağ kadrosu Irak Kürdistanında düz ovaya iner.

Lider kadrosu muhtemelen Kuzey Avrupa' da önceden belirlenmiş bir ülkeye geçici misafir olur.

Öcalan' ın tecridi kalkar ama İmralı' da ikamete devam eder.

İnfaz yasasındaki düzenlemeyle tutuklu/hükümlü Kürtlerin büyük çoğunluğu serbest bırakılır.

Haklarında hüküm olanlarla henüz yargılaması bile başlamayan ve yerlerine kayyum atanan belediye başkanlarının geri dönüşleri için ara formüller bulunur..

Uzun vadede kapsamlı bir anayasa değişikliği için çaba gösterilir..

Demokrasi ülkeye gerçek anlamda ne zaman gelir diye sormayın, onu tahmin edecek kadar müneccim, hatta görüp görmeyeceğimden de emin değilim..

Ana başlıklarını paylaştığım olası yol haritası ise tamamen benim öngörülerimden ibarettir. Ne kadarı tutar? Adı üstünde yolda dizileceği beklenen kervanın taşıma kapasitesine bağlı...”

Fesih kararından sonra da yukarıdaki öngörülerimde herhangi bir tashihe gerek duymadım…

PKK kendisini lağvettikten sonra siyaset sahnesine çıkmaya hazırlanırken devlet te kısa, orta vadede adımlar atacak…

Çoğu infaz yasasıyla hatta hiçbir düzenlemeye gerek kalmadan yargı ve bürokrasinin bakış açısını yumuşatmasıyla çözülebilecek yüzlerce sorun kısa zamanda çözüme kavuşabilir. Örneğin infaz yasasının anayasa hükmü gereği de olan herkese eşit biçimde uygulanması, hasta ve yaşlıların tahliye edilmesi hatta Belediyelere kayyum atama gibi uygulamalara derhal son verilebilir…

Bir Belediye başkanı görevden alınacak kadar ciddi suç işlemişse, yerine bürokrat atama değil, o belediye meclisinden başka bir ismin seçilmesi sağlanabilir…

Yeni süreçte asıl sorun Erdoğan’ ın demokratik açılımlara hazır olup olmadığı, gittikçe kısılan kamusal özgürlük alanının evrensel kriterler çerçevesinde genişletilmesine ne ölçüde uyum sağlayacağı…

Erdoğan ve müttefikleri başlayan süreci her ne kadar ‘Terörsüz Türkiye’ diye tanımlasalar da, 1990’ larda Berlin duvarının çöküşüyle sembolleşen Sovyetler Birliği’ nin dağılması ve soğuk savaş döneminin iki kutuplu dünyasının yerine ikame edilmeye çalışılan çılgın küreselleşme dönemini başlatan Yeni Dünya düzeninde, uluslaşmanın eskiye oranla anlamını yitirmeye başladığı günlere uzanan ve sürekli akamete uğrayan ‘barış süreçlerinin’ günümüz paradigmasına uygun yeni bir döneminin eşiğindeyiz…

Halen ölümü tartışmalı Özal’ ın 1990’ ların başında son aşamaya getirdiği süreç tamamlanabilse barış 33 yıl önce sağlanmış olacak, 50 bin insanımızın ölümüne yol açan şiddet o günlerde son bulacaktı…

Şubat 2000'de, PKK’ nın silahlı mücadeleye son verdiği PKK'nın savaş misyonunu tamamladığı ve artık görüşmeler aracılığıyla çözüm arayacağı dönem,

2010’ larda başlayan ve 2013 Dolmabahçe mutabakatıyla ‘barış süreci’…

Her seferinde ‘dağı bırakın, düz ovada siyaset yapın’ söylemleriyle dillendirilen ancak bir türlü mutlu sona ulaşmayan girişimler…

Muhalefetin sesini kısan, CHP’ nin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’ nu ‘suç örgütü lideri’ olarak tanımlayıp zindana atan, eline silah almamış Selahattin Demirtaş’ ı AİHM’ in kesin kararlarına inat 8 yıldır zindanda tutan Erdoğan ve rejimiyle böylesi zor bir süreç nasıl ilerleyecek, barış nasıl gelecek sorularını, kendim de soruyorum…

Yine de yanıtlanmamış zor sorular, barışı sonuna kadar savunmamıza engel olmamalı, diyorum…

Ve beni bu kez geçmişten farklı olarak umuda sevk eden değişen dünya bölge dengeleri bir başka ifadeyle bugün ortaya çıkan dış konjonktür…

Tıpkı Irak’ ta Saddam’ ın Küveyt’ i işgaliyle başlayıp devrilmesiyle son bulan dönem gibi, İran’ a yakın Hamas’ ın 7 Ekim 2023 günü İsrail’ e başlattığı intihar girişimiyle açılan şiddet perdesi…

Ardından Gazze’ yi haritadan silecek boyuta varan katliamlar, Lübnan Hizbullahının tüm lider kadrosunun öldürülüp örgütün belinin kırılması, 2024 Aralık başında Esad’ ın kaçmasıyla Nusra Cephesi ve başındaki Şara’ nın koltuğa geçtiği Suriye’ de, Ukrayna ile meşgul Rusya’ nın bölgedeki gücünü yitirmesi…

İsrail’ in kurulduğu günden beri Ortadoğu’ da ve özellikle de Suriye’ nin kaderini belirleyecek en güçlü aktör haline gelmesiyle açılan yeni perdede SDG ile ruh bulan Kürtlerin tıpkı Saddam sonrası Irak’ tekine benzer kazanımlar elde etmesi…

Bu kadar da değil, ABD’ nin bölgeyi İsrail üzerinden kontrol etmesi bir yana Irak başta olmak üzere bölgeye yeniden avdet eden İngiltere ve Fransa…

Bölge yeniden şekillenirken ve adım adım İran’ daki rejimi yıkmaya yönelik planlar son aşamaya gelirken Kürtler bu denklemin dışında tutulabilir miydi?

İsmet İnönü’ nün tarihe geçen ‘dünya yeniden kurulur Türkiye yerini alır’ cümlesindeki iklime benzer bir hava esiyor bölgede…

Özellikle dış konjonktürü ve Türkiye’ nin değişen bölgede Kürtleri de kapsaması kaçınılmaz stratejik hamleleri ele almayı sürdüreceğim…