2014 yılının 17 Mayıs günüydü O’nu kucağımıza ilk alışımız…

                Ağlayarak çıktık yola… Biraz erken davranmıştı, dünyaya gözlerini açmak için…Hazırlıksız yakalamıştı bizi yani…

                “Kırkını çıkaralım, eve döneriz,” demiştik… sekizinci yaşını kutladıktan sonra evimize döndük…

O şimdi ilkokulu bitiriyor. (İkokullar dört yıl oldu ya, hâlâ alışamadık…)

                Şimdi de ilkokul mezuniyeti için yanındayız.

                Heyecanlıyız…Heyacanlı…

                Ehh tabi, bizim zamanımızdaki (!) gibi değil şimdi… Kreşlerde bile var mezuniyetler…

“Darısı üniversite mezuniyetlerine olsun,” diyelim… Yaşama atılsın, sağlıklı, başarılı ve mutlu olsun, ülkesine güzel hizmetler etsin, Atatürk’ün sevgili çocuğu, genci ve Türk Milleti’nin bir ferdi olarak uzun ömürlü olsun…

                Güzelliklerden bir demet bunlar… Keşke yaşamımız hep güzelliklerle dolu olsa, her birimiz ve hepimiz mutlu olsak, ülkemiz için ve ülkemizde yaşamanın mutluluğunu yaşasak, güven ve samimiyet ortamında yüzsek… “Rüyalar gerçek olsa, mı dediniz? O da olur. olacak. başka yolu da yok seçeneği de…

                **

                “Sivil Anayasa,” denilip duruluyor…

                Anayasaların; Kurucu Meclislerce yapıldığını, olağanüstü dönüşümlerle olabildiğini bilmiyor gibi ve üstüne üstlük, “Darbe Anayasa’sı” denilen 1982 Anyasası’nın defalarce değiştirildiğini, eklemeler ya da çıkarmalar yapıldığını en az bizler kadar ve anlaşılacağı gibi bizlerden çok daha fazla yanlarını da bilmiyorlar diyemeyiz değil mi?

                Peki, ve her gün defalarca ekranlardan, yazılı basından, işitsel basından ve aylardır önümüze getirilen bu “Sivil Anayasa,” söylemleri hangi anlama gelmektedir?

                Gündem değiştirmekse, olmuyor! Halkın derdi GEÇİM!

                “Sivil” söylemiyle darbeler çağrıştırılıyorsa, darbe uzmanı planlayıcısı ve uygulayıcısı ABD’yi görmek, okları O’na çevirmek, Baş düşman ilan etmek ve gardımızı buna göre yönlendirmek gerekmiyor mu?

                Halkın “Ekmek” feryatlarını gizlemek içinse yok! Olmuyor! Ekmek her gün, her evin, her durumda temel gereksinimi…

                Bir zamanlar “Üç çocuk,” önermelerini yapanlar, bırakın üç çocuğu tek çocukla bile geçim olmuyor, duyun artık duyun!

                **

                Evet, yaşam devam ediyor. Güzellikler de var, sıkıntılar da…

                Zaten bir mücadele alanı olan yaşamımızda demek ki, mücadeleye devam edeceğiz!