BELFAST- DUBLİN
Bu yazıda gezinin İrlanda kısmından söz edip, Vertigo Tur’un, rehber Fatih Çopuroğlu, grup liderleri Pınar Baskın, Altay Üzüm, otobüs şoförleri Nicolae ve Mugurel’de oluşan tur ekibiyle düzenlediği, 16 Temmuz’da başlayan, İngiltere, Galler, İskoçya ve İrlanda gezisinin sonuna gelmiş olacağız.
Turumuzun sekizinci günü Glasgow’dan sabah erken bir saatte ayrıldık. Feribota binip Belfast’a geçeceğimiz liman olan Cairnryan’a doğru yola koyulduk. Sabah erken saatte otobüse binerken, feribot iskelesine iki saat önce varacağımıza biraz daha kahvaltı keyfi yapsak ya, diye aramızda biraz mırıldandık.
Her şeyin yolunda gittiğini düşünürken rehberimiz Fatih Çopuroğlu öyle olmadığını ifade ederek, kötü bir haberim var, dedi. Tahminlerle kaygının artmasına fırsat tanımdan kötü haberi verdi: Otoyol büyük bir trafik kazası nedeniyle kapanmış, feribota kırsaldan köy ve kasaba yollarından gidecekmişiz. Sonra da navigasyona göre feribota ucu ucuna da olsa yetişeceğimizi söyleyerek içimizi ferahlattı.
Aslında hiç de kötü bir haber gibi görünmüyordu bize. Yollar dar ve trafik yoğun olsa da, muhteşem kır manzaraları, içinden geçtiğimiz güzel köy ve kasabalar nedeniyle keyfimiz yerindeydi. Sabah otobüse biner iken mırıldanmalarımızın ne kadar gereksiz, alınan tedbirin ne kadar yerinde olduğunu görmenin neşesiyle yolun tadını çıkarıyorduk.
Bir köye yakın çayırda otlayan ineklerden biri varlığımızdan huzursuz oldu. Trafik akışı durmuş, yol kalabalık ve önünde sinir olduğu koca bir otobüs vardı. Diğer inekleri de örgütleyerek otobüse saldırıya geçti. Bereket versin trafik akışı başladı ve onlar da bizi kovalamaktan vaz geçtiler. Video çekerek kayıtladığımız bu olay da tatlı bir anı olarak yazıldı zihinlerimize.
Feribota yetiştik. Burada da şansızımız yaver gitti ve süt liman bir deniz yolculuğundan sonra Belfast’a vardık.
Acılı Belfast…
Acı dolu İrlanda tarihinin ilk izleriyle karşılaştık Belfast’ta. En çoğu Belfast’ta olmak üzere Kuzey İrlanda’nın dört bir yanına dağılmış, toplamı otuz iki kilometreyi bulan adına Barış Duvarı verdikleri duvarlardan biriydi gördüğümüz. Adı Barış Duvarı olsa da insanların bir birini öldürmelerini engellemek için yapılmıştı bu duvarlar; Katolik bağımsızlık yanlısı İrlandalılarla, İngiltere ile birlik yanlısı Protestan İrlandalıların bir birlerine saldırmalarını engellemek için…
Anglosaksonların ana adayı işgali sonrası Kelt kökenli kabilelerin bir kısmı İskoçya’ya giderken bir kısmı da İrlanda’ya geçmiş. MS 5. yy’da Aziz Patrick İrlandalı kavimlerin Hristiyan olmalarını sağlamış. MS 9. yy’da Vikingler adanın doğu kıyılarını işgal etmiş ve Dublin kentini kurmuşlar. İki yüzyıl sonra çekilen Vikinglerin yerini İngilizler almış. İngiltere’nin istilasında olan İrlanda’da huzur bir türlü kendine yer bulamamış. 16. yy’da İngiltere Kralı VIII. Henry’nin Protestanlığı kabul etmesi huzursuzluğu çatışma boyutuna getirmiş. İrlandalılar Katolikliği, İngilizlere bir savunma alanı olarak kabul edip Protestanlığa geçmeyi kabul etmemişler ve şiddetle bastırılan, çok kişinin ölümüne neden olan isyanlar çıkmış ardı sıra. İngiliz kral ve kraliçeleri 17. yy başında bu isyanlarla başa çıkabilmek ve İrlandalıları Protestanlığa geçmeye zorlamak için çok sayıdan Protestan İskoçyalı ve Galliyi Kuzey İrlanda’ya yerleştirmiş ve Belfast kentini kurup adanın başkenti yapmış. İrlandalıların özgürlük isyanları Katolik ve Protestan mezhep savaşları olarak adlandırılarak hedef saptırılmak istenmiş. İsyanlar, çatışmaların ardı arkası kesilmemiş. 1921 yılında İngiltere Belfast’ın başkent olduğu Kuzey İrlanda’nın İngiltere’ye bağlı kalması koşuluyla Güney İrlanda’da kurulan İrlanda Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımış. Kuzey İrlanda’da son yıllara kadar sular durulmamış, yapılan bir anlaşma ile sükûnete kavuşmuş.
Günümüzde de Kuzey İrlanda Birleşik Krallığın bir üyesidir.
Belfast barış duvarından sonra büyük bir park içinde yer alan Kuzey İrlanda Parlamento binasını, kent merkezindeki belediye binasını, Albert Saatini, High Cadde ve köprüsünü gördük. Şehir merkezinde verilen serbest zamanı değerlendirerek belediye binasında yer alan kent müzesini gezdik. Belfast caddelerini arşınladık.
Saat 17.00 de Belfast’tan ayrıldık. İki saatlik Dublin yolculuğunda İrlanda’nın kırsalının güzel manzaraları eşlik etti bize. Dublin’e vardığımızda önce tur ücretine dahil açık büfe akşam yemeğimizi yedik ve kenti bir baştan bir başa geçerek otelimize yerleştik.
Dublin 9. yy’da Vikingler tarafından Liffey ırmağının denize döküldüğü noktada kurulmuş. Daha sonra ki yıllardan günümüze kadar İrlanda’nın en önemli kentlerinden bir olmuş. İrlanda Cumhuriyeti’nin başkentidir. Ülkenin 5.5 milyon olan nüfusunun 1.5 milyonu Dublin’de yaşamaktaymış. Avrupa Birliğine üye olan ülkenin resmi parası Euro olup kişi başına ulusal gelirleri 90.000 dolar civarındaymış. Avrupa’nın pahalı kentleri arasında yer almaktaymış.
Sabah kahvaltısından sonra otobüsümüze binip Avrupa’nın en büyük parklarından biri olan Phoenix Park’ın yolunu tuttuk. Şansımıza güneşli bir havada ve temiz havayı ciğerlerimize çekerek sabah yürüyüşümüzü yaptık. Poz veren bir kargayı kırmayarak fotoğrafını çektik. Ardından şehir merkezine geldik. Parlamento binası, Trinity Koleji, St. Patrick Katedrali gördüğümüz yapılar oldu. Kent merkezindeki St. Stephen’s Parkı’nda kısa bir yürüyüş yaptık. Grafton Caddesi’nde bulunan ve İrlanda’nın gayri resmi marşı sayılacak şarkının esin kaynağı olduğu öne sürülen Molly Malone heykeliyle bol bol fotoğraf çektirdik.
Liffey ırmağı kenarındaki yürüyüşümüz hüzün doluydu. Hüzün kaynağı Famine (kıtlık) heykellerindeki acı dolu ifade ve heykellerin temsil ettiği kıtlıkla ilgili bilgilerimizdi. O dönemler İngiliz sömürgesi olan İrlanda’da 1845- 1852 yılları arasında temel besin kaynakları olan patatese musallat olan bir mantar sonucu büyük bir kıtlık yaşanmış. Bir milyondan fazla İrlandalı açlıktan ve onun tetiklediği hastalıklardan ölmüş. İki milyondan fazla İrlandalı da çoğu Amerika olmak üzere dünyanın dört bir yanına göç etmiş. Sekiz milyon olan nüfus dört milyon beş yüz bine inmiş. Osmanlı, Padişahı Abdülmecid ile beş gemi erzak ve nakit parayla İrlanda’nı yardımına koşmuş, birçok insanın açlık ve hastalıktan ölmesini engellemiş. İrlanda, bu büyük yıkıcı kıtlığa duyarsız kalan İngiltere’ye güvenini tamamen yitirmiş ve bağımsızlığını kazanana kadar mücadeleden vazgeçmemiş.
Liffey Nehri’nde gördüğümüz müze yelkenli gemiler, mitolojik müzik aleti olan Arp görüntüsüyle inşa edilmiş ve ünlü yazarları Samuel Becket’in adı verilmiş köprü hüznümüzü kısmen dağıttı.
Merrion Meydanı’nda bir kaya üzerine muzip bir şekilde tasarlanmış Oscar Wilde’ın heykelini, sağlığında çektiği acıları düşünerek acı bir gülümsemeyle seyrettik.
Serbest zamanda hiçbir yere sapmadan meşhur The Temple Bar’ın olduğu caddeye gittik. Bar önünde fotoğraflar çektirdik veee…
Otobüsümüze binip havaalanının yolunu tuttuk. İstanbul’a uçanlar bir yana, İzmir’e uçanlar bir yana ayrılmadan önce vedalaşırken yeni dostluklar edindiğimizi fark ettik. Yeni bir gezide karşılaşma umutlarımızı dile getirerek bir birbirimize ve ekibe teşekkür ederek vedalaştık.
Vertigo Tur ve gezi ekibi işlerinin havaalanında bitmediğini tüm katılımcıların evine sağ salim vardığını sonuna kadar takip ederek bize göstermiş oldular.
Bana da gezinin bu altıncı ve son yazısını, bize keyifli bir Birleşik Krallık ve de İrlanda gezisi yaşatan Vertigo Tur’a, gezi ekibine, neşeleriyle geziyi güzelleştiren gezi arkadaşlarıma, yazıları sabırla okuyan sizlere çok teşekkür ederek bitirmek kalıyor.
Nedim İnce
19. 08. 2025 / Altınoluk