Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Atatürk, uygarlaşmanın yolunu yaklaşık yüz yıl önce, halkına şu cümle ile göstermişti.

‘Toplumların uygarlık seviyesi öğretmene verilen değerle ölçülür.’

 

Öğretmenlerine çiçek uzatan eller şimdi neden silah doğrultabiliyor?

Uygarlaşmanın yolunu doğru yorumladığımızdan emin miyiz?

Son günlerde öğretmenlere yönelik şiddet haberleri gündemden düşmüyor. Tehdit, saldırı, yaralama derken şiddetin boyutu ölümle sonuçlanmaya kadar vardı.

Elini kolunu sallayarak okula giren silahlı bir öğrenci, okul müdürüne tabanca ile beş el ateş ederek kaçabiliyor. Başka bir okulda kadın öğretmene yumruk atan veli elini kolunu sallayarak aramızda dolaşabiliyor. Öğretmeni bıçakla yaralayan öğrenciye ne demeli? Derste cep telefonu ile oynayarak öğretmenini alay konusu yapan öğrenciler de cabası. Daha nice örnekleri sayabiliriz.

Öğretmenlerin iki aylık yaz tatiline kafayı takan zihniyetin, öğrencilerde görülen davranış bozukluklarına kafa yormadığı da apaçık ortada…

 

Bu ülkede öğretmenler şiddet görüyor!

Bu ülkede öğretmenler değer görmüyor!

Bu ülkede öğretmenler öldürülüyor!

Bu ülkede geliri ölçüsünde meslek gruplarına değer veriliyor!

Bu nedenle de ülkemiz uygarlaşamıyor!

Hem öğretmen hem de bir veli olarak karşılaştığımız veli cümleleri de aklıma geliyor.

Benim öğrencim yapmaz!

Benim öğrencim yalan söylemez!

Benim öğrencim en zekisi!

Öğrencimin psikolojisi çok hassas!

Aman beni öğrencime gülden ağır söz söylemeyin!

Öğrencilerimizi sorumluluklarını yerine getirmediği için uyarmayın!

İki puan daha verseniz ne olur, çocuğum teşekkür belgesi alacak!

Benim çocuğum çok değerli!

Öğretmenlerin elleri, kolları, dilleri bağlanmış duygularını ve düşünceleri ifade etmeleri ise kısıtlanmıştır. Ancak tüm bu olumsuzluklara karşın öğretmenlerden iyi insan, iyi yurttaş ve akademik başarı sağlayan öğrenci yetiştirmeleri beklenmektedir. Akademik başarıdan kasıt ise sınav odaklı eğitim sisteminde sınavdan alınan yüksek puanlar olarak görülmektedir. Zaten eğitim sistemimizin temel sorunu da burada başlamaktadır.

Öğrencinin iyi niteliklere sahip olarak yetişmesi değil önüne konan soruları yanıtlaması meselesi…

Gelinen noktada şunu açıkça belirtmek gerekir:

Öğretmenler sahipsizdir.

Kimsesizdir.

Destekçileri yoktur.

Öğretmenlik mesleği de değersizleştirilmektedir.

Öğrenciler için ise tüm kapılar açıktır. Sınıfta kalma yok, sert bir üslup ile uyarılma yok, disiplin cezası yok, yaptırım yok… Yani ne yaparsan yap mezun olabilirsin!

Bu noktada da velilere de parantez açmak istiyorum. Öğrencilerinin eksiğini görmeyip, sorunun kaynağını her daim öğretmenlerde arayan ve öfkesini kontrol edemeyen bir anlayışla evladınızın eğitimine katkı sunamazsınız. Öğrencinizin sözleri ile okul basarak, öğretmene şiddet uygulayarak öğrencinize ancak kötü örnek olabilirsiniz.

Son söz olarak;

Öğretmenlerin sabrı çizmeyi aşmıştır. Yaşanan olaylar karşısında yaklaşık bir milyon öğretmen iş bırakarak tepkilerini göstermiştir.

Öğretmenler toplumun temel taşlarıdır. Öğretmene, öğretmenlik mesleğine, eğitime ve eğitim sistemine değer katacak yasal düzenlemelerin bir an önce ortaya konulması ülkemizin geleceğini yönlendirecek gençlerin nitelikli olarak yetiştirilmesi adına önem arz etmektedir.