Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir der Nietzsche. Bu sözü, haklılık payı olmakla birlikte fazla iddialı ve acımasız bulduğumu da belirtmem gerek. Aslında siyasetin konuşulmasından ziyade siyasetin hangi alanlara sızdığını görmemiz yeterli diye düşünüyorum.

Bugün siyaset, sanattan spora edebiyattan bilime kadar birçok alana sızmış durumda. Bunun nedeni çok basit. Çünkü siyasiler tarafından yönetiliyoruz ve ekonomimiz siyasetçilerin yönetim anlayışındaki dürüstlüğe, ahlaka, yeteneğe bağlı.

Ülkemiz Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde hızla ilerlerken bazı siyasi gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Bir tarafta yirmi yıldır iktidarda bulunan, tek bir kişinin etrafında şekillenen bir siyaset anlayışı diğer tarafta yaklaşık bir yılı aşkın bir süredir demokrasiyi önce kendi içerisinde sağlamaya çalışan ve farklı ideolojilerin bir araya gelebileceğini bize daha seçilmeden gösteren bir altılı masa görüyoruz.

Kendi adıma sayın Cumhurbaşkanını, yorulmuş, etrafında güvenebileceği insan sayısının az olduğu (ya da hiç olmadığı) yıpranmış bir lider profili olarak görüyorum. Ekip olarak yola çıktığı ve kanaatimce faydalı işler başardığı mesai arkadaşlarından kimse yok artık yanında.

Ayrıca bu yorgunluğu hem Cumhurbaşkanlığı hem parti genel başkanlığı görevlerini yürütmek, tüm yurttaşları kapsayıcı Cumhurbaşkanı makamı ve ideolojik bir makam olan parti genel başkanlığı makamı arasında yaşadığı çelişkili duruma bağlıyorum. Bir ideolojiyi temsil ederken nasıl tüm ideolojileri kapsayıcı bir tutum içine girilebilir?

Bu yüzden altılı masanın güçlendirilmiş parlamenter sistem düşüncesi daha fazla umut verici olarak görünüyor.

Cumhurbaşkanlığı yarışı yavaş yavaş hız kazanırken, partilerin ittifak genişletme çabalarını gördükçe aklıma bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim atasözünü hatırlattı.

Bir tarafta yaklaşık bir yıldır kararlı bir şekilde bir araya gelip mutabakat metinleriyle projeler sunan altılı masa diğer yanda seçime aylar kala fark edilebilir bir panikle kendisine yakın partileri tarafına dahil etmeye çalışan cumhur ittifakı.

Yeniden Refah partisi ve Hüda Par gibi partilerin mevcut cumhur ittifakına ne anlamda bir katkı sağlayacağını merak ediyorum. Ak partinin kuruluş aşamasında dönemin refah partisinin içerisinden sıyrılıp kısmen de olsa daha modern ve daha yenilikçi bir çizgide ilerlemesi, takdir edilmelidir ki yirmi yılı aşkın bir süredir Ak partiyi güçlü bir noktaya getirdi.

Fakat bugün son siyasi hamleleri yani Yeniden Refah ve Hüda par hamleleri Ak partinin ideolojik anlamda kendisini Refah partisi dönemine götürdüğünün kanıtı gibi oldu.

Ak parti yeni ittifak ortaklarıyla güç kazanayım derken güç kaybediyor gibi görünüyor.