GÖKLER DERESİ’NİN TARİHİ ZENGİNLİKLERİ (2)
Ali Topal’ın “Gökler Deresi’nde Rölyef ve Kitabe” adlı makalesindeki tespitlere göre,
Kilikia’nın doğusundan batısına yapılan askeri seferler tarihçilerin de öngördüğü üzere, sahil
koridorunda değil dağlık bölgelerde gerçekleşmiştir. M.Ö 556’da kitabede adı geçen Wasunas’ın
büyük dedesi Pirindu Kralı Appuasu, ordusuyla birlikte bir dağ vadisinde pusu yapmak üzere yerleşir
ve Neriglissar’ın ordusunu burada bozguna uğratır. Ardından kraliyet şehri Ura’ya kadar ilerler ve
Ura’yı ele geçirirek yağmalar. Ura’yı ele geçirdikten sonra atalarının şehri Kirsu’ya ilerler ve orayı da
ele geçirir.
Gökler Deresi’ndeki bu yazıt ve rölyef, Kilikia bölgesindeki Pers hakimiyetinin varlığından
söz etmemizi mümkün kılmaktadır.Wasunas’ın Gökler Deresi’ndeki kayalara kazıttığı av sahnesinden
yola çıkarak, Kilikia Bölgesi’ndeki tarihi zenginliklerin ne kadar eskilere uzandığını rahatlıkla
görebiliyoruz. Büyük İskender’in Persler’i Anadolu’dan temizlemesiyle birlikte, Pers yönetimine bağlı
Syennesis hanedanlarınca yönetilen Kilikia’da,Hellenistik ve Roma döneminin etkisi görülmeye
başlar. Olba Krallığı’nınsınırları olan Göksu ve Lemas deresi arasında kalan Olba Territorium’u
dediğimiz alanda, günümüzde daha çokHellenistik ve Roma dönemlerinden kalma eserleri görsek de
Gökler Deresi’nde olduğu gibi Pers Dönemi ve öncesinden kalan az sayıda önemli esere de
rastlayabiliyoruz.
Gökler Deresi’ndeki tarihi doku, yazıt ve rölyef gibi küçük ölçekli eserlerin dışında köprü gibi
daha büyük eserleri de bünyesinde barındırmaktadır. Dere, Toros Dağları’ndaki Yüğlük Dağı’ndan
doğar ve güneybatı yönünde derin ve sert yamaçlardan geçerek, Limonlu’da oldukça sakin bir şekilde
Akdeniz’in sıcak sularıyla buluşur. Yaklaşık 110 km.’lik bir mesafeyi aşarak denize ulaşan çayın
üzerinde iki adet köprü daha bulunmaktadır. Sarıaydın Köyü’nün 6 km. güneyinde, rölyef ve yazıtın
ise 1 km güneyinde yer alan tarihi köprü,günümüze sapasağlam ulaşmayı başarmıştır. Köprünün
ortasındaki hilal biçimli kemer, altından akan çaydan 7 metre kadar bir yükseklikte, kanyonun iki
yakasını birleştirir. Düzgün kesilmiş kesme taşlardan ve dolgu malzemesi niteliğindeki şekilsiz taşların
birlikte kullanılarak yapımı gerçekleştirilen köprünün, günümüze yapıldığı günkü sağlamlığıyla
ulaşması, insanda hayranlık duygusu uyandırıyor.
Güneyde Lamas ismini alan Gökler Deresi’nin içinde bulunduğu Lamas Kanyonu, sadece
yazıtların ve kabartmaların bulunduğu bir kanyon değildir. Kanyonun sarp yamaçlarında Neolitik
Dönem ve daha öncesinden kalan mağara yerleşimleri de mevcuttur. Doğal oluşumlu bu mağaralarda,
ciddi sayıda insan yerleşimlerine rastlanmıştır. Günümüzden 2300 yıl önce Diocaesarea Antik
Kenti’ne, 1900 yıl önce büyük bir bölümü ayakta olan su kemeriyle Olba'ya (Ura Antik Kenti), 1750
yıl önce Elaiussa Sebaste Antik Kenti'ne, oradan da Korykos’a (Kız Kalesi’ne) akıllara durgunluk
verecek bir mühendislikle, kanyonun sarp yamaçlarının oyulması sonucu oluşturulmuş su
kanallarıylaLamas Kanyonu, tarih ve doğaseverler için muhteşem manzaralar sunmaktadır.
Kilikia’nın Gökler Deresi ve Lamas Kanyonu’nda yeralan tarihi zenginlikler bile sayfalar
dolusu anlatılacak nitelikte. Kilikia Bölgesi antik dünyada henüz çok tanınmasa da, günü geldiğinde
hak ettiği değere kesinlikle kavuşacaktır. Yeter ki bu zenginliklerimizi, çağımızın en büyük hastalığı
olan definecilik belasından ve cahil definecilerden uzak tutmasını başarabilelim.