“Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” Dağlık Kilikia’nın heyecan verici coğrafyasının ören yerlerini gezdiğimde Tolstoy’un bu sözü gelir aklıma. Ben de Kilikia’nın antik kentlerinin bir yabancısı gibi dolaşırım iki bin yıldan daha eski yapıları arasında. Amacım muhteşem bir hikaye ortaya koymak değilse de zihnimden hiç çıkmayacak gezi anıları biriktirmektir belki de.
Dağlık Kilikia Bölgesi’nin doğusu tarihi eser zenginidir. Silifke’nin ve Erdemli’nin kuzeyine yöneldiğinizde her bir kilometrede sizi sayısız tarihi eser karşılar. Bu eserler bazen oturma sıraları yıpranmış bir tiyatro, bazen içinde hala su biriken bir sarnıç, bazen şehrin güvenliğini sağlayan bir kule, bazen de apsisi yıkılmış bir kilise, bazen kanyon içlerinde Hristiyanlar’ın gizli ibadet ettikleri bir mağaradır. Tüm bunlar sınırlı yaşamımda gezmekten bıkmayacağım eserlerdir.
Ayaş’ın (Elaiussa Sebaste) 8 km kuzeyindeki Çatıören, savunmayı öncelik edinmiş örenlerdendir. Çatıören, bir vadinin çevresinde gelişim göstermiştir. Ören yerinde kilise, tapınak, lahitler, yazıtlar, kaya mezarları ve anıt mezar bulunmaktadır. Hellenistik Dönem’den kalan eserler vadinin batı yamacında yer alır. Bunlar, en kuzeydeki Hermes Tapınağı, güvenliği sağlayan kuleler ve garnizon yerleşkeleridir. Roma Dönemi’nden kalan eserlerse vadinin doğu yamacında gelişim göstermiştir. Çatıören’in doğusundaki en önemli eser, M.S. 6. yüzyılda yapılmış üç nefli, sütunlu, bazilikal planlı kilisedir. Kilisenin apsisinin önemli bir bölümü yıkılmış olsa da kilise günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Hellenistik Dönem kale yerleşimi olarak kurulan Çatıören’deki eserler yukarıda saydıklarımızla sınırlı değil elbette. Zeytinyağı atölyeleri, baskı kollu presler, çiftlik evi ve depolar bölgedeki kırsal kesimin varlığını da ortaya koyar.
Bu yapılar içinde en ilgi çekici olanının Hermes Tapınağı olduğu şüphesizdir. Zeus’un oğlu haberci Tanrı Hermes adına yapılan tapınağın duvarları Dağlık Kilikia Bölgesi’nde yaygın olan ve daha çok Hellenistik Dönem’de kullanılan, çok sayıda kenar ve köşesi olan poligonal duvar örgüsüyle yapılmıştır. Bugüne kadar gördüğüm en iyi poligonal duvarlardan birisi olduğunu söylesem abartmış olmam. Tapınağın pronaos bölümünde bir kitabe var. Hermes daha çok haberci tanrı kimliğiyle ön plana çıkar çıkmasına da ölçü birimlerini düzenleyen bir özelliğinin olması sebebiyle, tapınağın giriş kapısında yer alan bu kitabede, ölçü birimlerinin düzenlenmesiyle ilgili bilgiler yer almaktadır.
Naosun kapısının sağ üst ve sol üstünde Hermes’in atribüsü olan asası yer alır. Hermes’in iki tarafı yılanlarla sarılı olan “Caduceus” adlı atribüsünü görmek için bile Çatıören’e gelinir. Antik dünyada bu kadar güzel korunmuş bir Hermes atribüsü olduğunu sanmıyorum. Hermes Tapınağı’nın güneybatı köşesindeki “Bukranion” adlı boğa başı da tapınaktaki başka bir sembol kabartmadır. Boğanın, tapınaklarda adak olarak kesilmesi, bu kabartmayı anlamlı kılmaktadır.
Tapınağın pronaos kısmında, dor sütun başlıkları göze çarpar. Dor sütun düzeni, mimari düzenler içerisinde en eskisidir. Sadece bu bilgi bile, tapınağın ne kadar eski olduğunun göstergesidir. Pronaosun sağ tarafında, arşitravın bir parçası olduğunu düşündüğüm üst yapı parçasında, bir kitabe yer almaktadır. Bu kitabede de tapınağın düzenlenmesine maddi destek sağlamış bir rahibin adı, tapınak için neler yaptığı gibi bilgiler aktarılmıştır.
Hermes Tapınağı’nı anlatıp mitolojide önemli yer tutan Hermes’ten söz etmemek olmaz elbette. Zeus ve Maia’nın oğlu olan Hermes, dünyaya geldiği ilk gün ayaklanıp beşiğinden çıkar, lirini çalarak etrafını eğlendirmeye başlar. Apollon’un korumasındaki inekleri çaldığı için Apollon onu, ceza vermesi için Zeus’a götürür. Fakat Hermes elindeki liri öyle büyüleyici ve güzel çalar ki Apollon ve Zeus bundan çok etkilenirler. Bunun üzerine Hermes, daha hızlı olmasını sağlayan kanatlı ayakkabı ve kanatlı başlık alarak tanrıların habercisi olur. Hermes, tanrıların en kurnazı ve hızlısıdır. Caduceus adlı altından yapılmış asası büyülü bir asadır.
Hermes öyle geniş yetkilerle donamış bir tanrıdır ki ölülerin ruhlarını yeraltına götürür; çobanlarla, yolunu şaşıran yolculara kılavuzluk eder. Truva Savaşı’nda Aşil’in öldürdüğü Hektor’u, babası Priamos’u oğlunun ölüsünü almak için Aşil’in barınağına götüren yine odur. Çevikliği ile bütün atletlerin; akıllı ve kurnaz olmasıyla da hırsızların, kumarbazların ve tüccarların koruyucusudur. Liri, astronomiyi, ölçü birimlerini ve sporu icat eden tanrı da Hermes’tir. Bu denli çok yönlü oluşu Hermes’in farklı uygarlıklarda, çeşitli isimlerle karşımıza çıkmasını sağlamıştır. Hermes, Roma mitolojisinde Merkür’dür, Mısır mitolojisinde Thot’tur, İslam mitolojisinde İdris’tir.
Kilikia Bölgesi’nin en sağlam tapınağı olan Hermes Tapınağı, 2200 yıldır ayakta kalmayı başarmıştır ama, ülkemizin en büyük kültür düşmanları olan olan definecilerden kurtulmayı başaramamıştır. Tapınağın naos bölümünün doğo duvarının bir kısmına, birkaç sene önce defineciler dinamitle zarar verdiler. Bu vandallarda kurtulamazsak gelecek kuşaklara, kültürel değerlerimizi taşımamız pek mümkün olamayacak. Ne zaman ki bu zavallılara, eski eser tahribatının, insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçlardan biri olduğunu anlatabiliriz, belki o zaman kültürel zenginliklerimiz için taşıdığımız endişeden bir nebze de olsa kurtuluruz.