Toroslar’da Kestel Dağı eteklerindeki geniş ve düz bir platoda kurulan Dağpazarı köyü, son yıllarda gezdiğim en ilgi çekici yerlerden birisi oldu. Mersin’in 200 km kuzeybatısındaki köy, Mut ilçesinin 1300 rakımlı yayla köylerindendir. Mersin’den 20 derece bir sıcaklıkla ayrılıp, 5 dereceye kadar inen hava sıcaklığına şahit olmak ve bir anda kışın ortasında Mersin’de bile hissetmediğimiz aşırı soğuk havaya maruz kalmak, çok şaşırtıcıydı doğrusu. Belli ki bu soğuklar Dağpazarı köyünün oldukça sıradan havalarından birisiydi.

Köyün hemen girişindeki vadide sizi, Roma Dönemi’nden kalma bir nekropol (mezarlık) karşılar. Köyün içerisinde ilerdikçe evlerin duvarlarına eklemlendirilmiş Roma Dönemi’nden devşirilmiş taşlar, avlularda gelişigüzel duran sütun başlıkları, yıkılmamış bir kapı lentosunun üzerine yüzlerce yıl sonra yeniden yapılan ev ve köyün ortasındaki Dağpazarı Kilisesi, buradaki yaşanmışlıkları gözünüzde canlandırıp sizi tarihin derinliklerine taşımaya başlar. Hamam kalıntısı, hipodromu, biri tamamen yıkılmış üç büyük kilisesi, sarnıçları ve su kemerleri bulunan köyde, 1957–1958 yıllarında Arkeolog M. Gough’un yaptığı kazıda Bazilika kalıntısı, vaftiz binası, temel seviyesinde bir kilise yapısı ve Bizans dönemine ait bir ev ortaya çıkarılmıştır.

Köyün güneyindeki vadinin her iki yakasında kaya mezarlarının bulunduğu Nekropol alanıyer alır. Nekropolde Roma mimari üslubunda kaya üzerine oyulmuş birer odalı kemerli kaya mezarları bulunmaktadır. Mezarların üzerinde herhangi bir kabartma ve yazı yoktur. Bu mezarlar günümüzde kümes, keçi ağılı gibi amacının dışında bir kullanım içerisindedir. Nekropolü gezerken keçiler sizi kesinlikle yalnız bırakmayacak ve meraklı gözlerle sizi takip edeceklerdir. Köyün yaklaşık 500 m güneyinde Roma mimarisinde, dikdörtgen planlı, Heroon tipinde mezar bulunmaktadır.

Köyün muhtelif yerlerinde, Dağpazarı halkının soğuk hava deposu olarak kullandığı üç adet sarnıç vardır. Bunlardan birisi kilisenin hemen batısında üzeri tonoz kaplıyken, ikincisi kilisenin güneyinde yer alır. Üçüncüsü ise günümüzde köylülerce peynir deposu olarak kullanılır. Geçmiş dönemlerde Dağpazarı’nın su ihtiyacı da 4 km uzaklıktan gelen su yolu ile sağlanmıştır. Bu suyolundan günümüze yer yer kemer kalıntıları kalmıştır.

Antik kentte, hayvan ve geometrik desenlerle bezenmiş taban mozaiği bulunmuştur. Bu hayvanlar güvercin, pelikan, leylek, keklik, kuğu, tavuk ve horoz olarak teşhis edilmiştir. Mozaikler bulundukları yıl çimento ile sağlamlaştırılıp üzeri örtülmüş olsa da zaman içerisinde üstlerindeki toprak tabakası kalkınca mozaik taneleri sökülmüş ve ciddi bir tahribata uğramıştır.

Dağpazarı yerleşim alanı, 1989 yılında 3. derece arkeolojik sit alanı olarak tescillenmiştir. İyi ki böyle bir karar alınmış. Tarihi doku açısından bu kadar zengin bir kent, başıboş bırakılamazdı zaten. Her ne kadar sit alanı olarak tescillense de tarihi dokunun ilgisiz ve sahipsiz kalmış görüntüsü üzüntü verici. Düşünebiliyor musunuz, Antik Dönem’den kalma bir taş kapının içine ahşap bir kapı eklenmiş ve bu kapı yakın döneme ait bir yapının kapısı haline getirilmiş. Mademki burası bir sit alanı, yaşam alanı içerisindeki bir yapının burada işi ne? diye sormadan edemiyorum.


Köyün tam ortasında oldukça büyük bir kilise, Pirinçsuyu deresinin oluşturduğu vadinin hemen yamacına inşa edilmiş. Üç nefli, yarım kubbeli, apsisli yapıdaki kiliseyi, Doğu Roma İmparatoru Flavius Zeno, 476’da ikinci kez imparator olması şerefine yaptırmıştır. Apsisin iki yanında, Korint üslubuyla yapılmış payeler, bezemelerini görsel bir şölene dönüştürerek bize sunar. Dağpazarı kilisesinin en önemli özelliği, her iki yan cephesinde de büyük kapılarıının yer almasıdır. Batı cephesi tamamen yıkılan Bizans dönemine ait kilisenin, apsisi ve bazı duvarları ayakta kalabilmiştir. 2020’deki şiddetli yağışlarla da, kilisenin güneydoğu tarafı büyük oranda yıkılmıştır. Kilisenin tam ortasında yer alan bir köy evi de şaşkınlık duygusunu yitirenler için yapılmış gibi. İklime ve insana dayalı etkilerle yıkıma uğrayan kilisenin, bir kısmını hala görebiliyor olmak bile büyük şans doğrusu.

Dağpazarı’ndaki kazılar sırasında M.S. 5. yüzyıla tarihlenen, bronzdan bir buhurdanlık bulunmuştur.Adana müzesinde sergilenen eser, zincirlerle asılan altı köşeli bir buhur çanağı ve bir haçtan meydana gelmiştir. Köşeleri burmalı bu altıgen çanağın her bir yüzünde kabartmalı figürler vardır. Bu figürlerden birisi İsa’yı, ikisi birer meleği diğer üçü ise keşişleri tasvir etmektedir. Başlarının üzerindeki yazıda buhurdanlığın kiliseye, Teodoros’un adağının yerine gelmesinin şükranı olarak sunulduğunu yazar. Yine Dağpazarı’nda 2007 yılında bulunan, 270 adet güreşçi figürlü gümüş sikkelerden oluşan define, sergilenmek üzere Mersin Arkeoloji Müzesi’ne teslim edilmiştir.

Dağpazarı köyünün halkı, Osmanlıların gerileme döneminde Balkanlar’daki Türklerin iç bölgelere taşınmasıyla Anadolu’ya göç edenlerden oluşur. Köy halkının, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bulgaristan’dan muhacir olarak buraya geldikleri, bazılarında da 18 çadır göçmen olarak Yunanistan’dan geldikleri; bazı kaynaklardaysa köyün 1891 yılında Romanya göçmenleriyle kurulduğu yazılmaktadır.

Çevresi ardıç ağaçlarıyla kaplı köyde, karasal iklimin etkisiyle daha çok buğday ve nohut ekimi yapılır. Bunun yani sıra sebze, elma ve ceviz de yetiştirilir. Köyde küçükbaş hayvancılık da yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında önemli bir yerleşim yeri olan Dağpazarı, Mut’un yayla köylerinin de merkezi konumandadır.

Günümüzdeki Dağpazarı köyü aslında taa Bizans Dönemi’nde kurulan Corapissus kentinin kalıntıları üzerine kurulmuştur. Böylece eski ve yeni doku içiçe geçip kaynaşmıştır. Yakın geçmişte, çevredeki köylerin halkının toplanma yeri olması ve pazar kurulması sebebiyle Dağpazarı ismini alan köy, uzak geçmişte kervan yolu üzerinde olması ve Zeno’nun kendi şerefine bir bazilika yaptıracak kadar önemsediği bir kent olması yönüyle her zaman cazibe merkezi olmuştur.

Osmanlı’nın Dağpazarı, Roma Dönemi’nin Corapissus’u, tarihi dokusuyla ve misafirperver insanlarıyla, hak ettiği ilgiyi görmek için, Toroslar’ın zirvesindeki platodan siz gezgin konuklarını beklemektedir.