Bağlanma kuramı, birey ilişkilerini anlamada bize oldukça derin bir çerçeve sunar. Bu kuramın temelinde, erken çocukluk döneminde bakım verenle kurulan ilişkinin insanın ileriki yaşamındaki yakınlık kurma biçimini belirlediği düşüncesi yatar. Bu bağlamda “kaçıngan bağlanma stili”, insanın duygusal yakınlıktan bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kaçınma eğiliminde olduğu bir bağlanma biçimini ifade eder. Kaçıngan kişiler, duygusal bağı zayıflık olarak görebilir; bu da onları hem kendi duygularına hem de başkalarının duygusal gereksinimlerine karşı mesafeli kılar. Çoğunlukla güçlü, bağımsız ve mesafeli bir duruş sergileyen bu kişiler, iç dünyalarında yoğun bir yalnızlık hissi taşısalar bile bunu dışa vurmazlar.

Çocuklukta ihtiyaçlarının yeterince karşılanmadığı ya da hislerine yanıt verilmediği bir ortamda büyüyen kişiler, duygusal ihtiyaçlarını bastırarak bu bağlanma stilini geliştirmiş olabilirler. Bu bastırma zamanla o kadar içselleşir ki, duygusal yakınlık bir tehdit gibi algılanır hale gelir.

Kaçıngan bağlanma stiline sahip insanlar, özellikle romantik ilişkilerde yoğun bir bağımsızlık arzusu gösterir. Yakınlık arttıkça içsel bir alarm mekanizması devreye girer; bir yandan sevilme ve anlaşılma arzusu taşırken, diğer yandan bağlanmanın getireceği potansiyel hayal kırıklıklarından korunmak isterler. Bu ikilem, ilişkilerde "mesafe" ihtiyacıyla sonuçlanır.

Partnerlerinin sevgi talepleri, duygusal ifadeleri ya da bağlılık istekleri kaçıngan kişilerde huzursuzluk oluşturabilir. Bu noktada savunma mekanizmaları devreye girer: konuyu değiştirme, duygusal geri çekilme, hatta karşı tarafı "çok duygusal" olmakla suçlama gibi yollarla yakınlıktan uzak durmaya çalışırlar. Bu durum partnerde “yetersizim” ya da “istenmiyorum” algısına sebep olabilir. Kaçıngan kişi için bu döngü, hem ilişkiden kaçma hem de yalnız kalmaktan korkma ikilemiyle karakterizedir. Derinlerde bir yerlerde bağ kurmaya dair bir istek olsa da, bu isteği harekete geçirmek çoğu zaman büyük bir içsel çabayla mümkündür.

Peki, kaçıngan bağlanma kalıbı değiştirilebilir mi? Evet, fakat bu değişim kolay ve hızlı değildir. Öncelikle kişinin bu bağlanma stiline sahip olduğunu fark etmesi gerekir. Farkındalık, değişimin ilk ve en önemli adımıdır. Bu farkındalık çoğu zaman tekrar eden ilişki problemleriyle, içsel yalnızlık duygusuyla ya da terapötik bir süreçte ortaya çıkar. Ardından, hislerle temasa geçmek, bu hisleri tanımak ve ifade edebilmek için güvenli bir ilişki tecrübeyi gerekir. Bu bir romantik ilişki, arkadaşlık ya da terapötik ilişki olabilir. Terapi süreci, kaçıngan bağlanma stiline sahip kişinin, duygularından kaçmak yerine onları anlamayı, paylaşmayı ve yakınlık kurmayı yeniden öğrenmesi için güvenli bir alan sunar.

Unutulmamalıdır ki bağlanma, bir kader değil; öğrenilmiş bir davranış biçimidir. Ve her öğrenilmiş şey gibi, yeniden yapılandırılabilir. Kaçıngan bağlanma stilini değiştirmek zaman alabilir; fakat bu değişim, daha derin, daha tatmin edici ilişkilerin ve daha dengeli bir iç dünyaya açılan kapının anahtarı olabilir.