Aşağıda ilk bölümüne yer verdiğim çalışmayı 2013 Mayıs’ ında kaleme aldım..
O gün önerdiğim fırsatları değerlendirecek bir Mersin’ in on yıl sonra Cumhuriyetin 100. Yılında nasıl bir sıçramaya sahne olacağını anlatmaya, başarılmaması halinde kenti bekleyen akıbetin tablosunu çizmeye çalışmıştım…
2023’ ü devirip 2025 Mayıs’ına geldiğimiz bugün Mersin’ in mevcut tablosunun bu makale ışığında değerlendirilmesi gerektiği düşüncesiyle yeniden yayınlamanın yararlı olacağına inanıyorum.
A. Ayan (Mersin, Mayıs 2025)
**
Kent Ekonomileri kapsamında, tehdit ve fırsatlarıyla Mersin üzerine deneme -1-
Bu çalışma 2012 yılında kişi başına düşen 8.500 dolarlık ortalama milli gelirle, 10 bin 500 dolara yaklaşan ülke ortalamasının hayli altında kalan ve avantajlarını fırsata, yatırıma, üretime çevirmediği sürece yıllardır dönüp durduğu “orta gelir tuzağından” bir türlü kurtulamayan Mersin’in,
yaşanmakta olan bölgesel değişim rüzgârının da etkisiyle ülkenin de üzerine çıkaracak refah seviyesine ulaşmasını sağlayacak projeler temelinde yeni bir ivmeyi nasıl yakalayacağı sorusuna cevap aramayı amaçlamaktadır.
Mersin bu projeleri hayata geçirmeyi başardığı takdirde değişim, dönüşüm sıçramasını artık aynı metropolün iki yakası haline geldiği Adana ile birlikte yakalayacak, keder ve tasanın küçük kavgaları yerine barış ve zenginliğin getirdiği refahı ortaklaşa paylaşmanın sevincini yaşayacaktır.
Temel amaç, 20 yıl önce sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında ülke 9.luğunda yer alan, aradan geçen 10 yılın sonunda, 2003’te 17. sıraya, 2012’de ise 23. sıraya kadar gerileyen, fırsat ve nimetler kenti Mersin’i hak ettiği yere çıkaracak, ‘kurtarıcı projeleri’, o projeleri sürükleyecek dinamikler yanında engel riski taşıyan tehditleri ortaya koymaktır.
-150 yıllık son gelişme döneminde Mersin önce İmparatorluğun, ardından genç Cumhuriyetin İstanbul, İzmir ile birlikte dünyaya açılan üç önemli kapısından biriydi. Bugün o konumunu güçlendirerek arttıran bir kent var karşımızda.
Hinterland itibariyle Mersin ülkenin ihracat ve ithalatını gerçekleştirdiği üç merkezden biriydi, dış konjonktür bugün o merkezi vazgeçilmez hale getirmekte.
İstanbul-Bursa-Kocaeli üçgeninde yoğunlaşan ve devletin tüm ağırlığını vermesine rağmen artık tıkanma noktasına gelen son 40 yılın üretim, ticaret bölgesinin yerini Mersin’in merkezinde yer aldığı Çukurova alacak.
Her an beklenen ve ülke ekonomisini sarsacağı tartışmasız büyük İstanbul deprem olasılığı da Marmara bölgesine alternatif arayışını zorunlu kılıyor ve bu arayışta Mersin-Adana ekseni, ülkenin yeni cazibe merkezi olarak, rakipsiz olarak tartışılmaz üstünlüğe sahip…
Sadece iç dinamikler değil, dış konjonktür de her gün tanıklık ettiğimiz gelişmeyle Mersin’i rakipsiz kılıyor. Irak’ taki Kürt özerk bölgesinin dünyaya açılan kapısı olma ötesinde Suriye’deki gelişmeler de kentimizi vazgeçilmez konuma taşıyor.
Avrupa ile Ortadoğu arasında yakın geleceğin en önemli geçiş merkezi Türkiye, Türkiye’ nin de en önemli noktası Mersin olacak. 500 milyonluk nüfusa hitap eden, her türlü gelişmeden etkilenen ve etkileyen stratejik önemi gittikçe artan bir il konumunda Mersin…
-Küresel ısınma nedeniyle aynı ürün potansiyeline sahip olduğumuz özellikle İspanya kuraklık nedeniyle şimdiden sıkıntı içinde yaşarken, Mersin doğusundaki Berdan ve batısındaki Göksu ırmakları nedeniyle nitelikli tarımda da geleceğin parlayan yıldızı olarak gittikçe parlayacak.
-Mersin sadece gıda ihracatının değil, hayata geçirilmesi hiç te zor olmayan kimi projelerle, küçük dokunuşlarla bölgesinin en önemli gıda işleme, dağıtım ve pazarlama merkezi haline getirilebilir. Her alanda dünya yıkılıp yeni dinamiklere uygun yeniden kurulurken Mersin’ in Almanya, Hollanda, Dubai başarılı modellerinin yerini almaması için hiç bir neden yok.
Başta bakliyat ve narenciyede tanık olduğumuz işleme, pazarlama ve dağıtım becerisi, tüm gıda ürünlerine yayılabilir ve Mersin dünyanın dört yanından gelen malların işlenip, başka ülkelere sevk edildiği ‘reexport’ kenti haline getirilebilir.
-Ekonomik vizyonun gerçekleştirilmesinde olumlu rol oynayacak dinamikler ve engeller:
Genişleyen sınırları, artan etkilerinin yarattığı güçle geleceğin Mersin’ ini yaratmada en önemli dinamik yerel yönetimler olacaktır.
Yerel yönetimlerin ön açıcı etkisiyle parmağı taşın altında olan yatırımcılar ve onların bir araya gelerek güçlerini birleştirdiği, projelerini geliştirdiği gönüllülük esası ile toplandıkları Sivil Toplum Kuruluşları yeni yatırımların, kenti geliştirmenin temeli taşlarını oluşturacak.
Bu alanda en önemli engel geçmişte olduğu gibi yakın gelecekte de ne yazık ki gücünden hiç bir şey kaybetmeyen ve kentin önünü tıkayan Ankara’ dan Mersin’ e uzanan bürokratik işleyiş çarkı ve çarkın ördüğü duvarlardır.
Mersin’i yukarıda özetlemeye çalıştığımız vizyona uygun biçimde 21. yüzyıla taşımanın ve kenti küresel rakipleri arasında öne çıkaracak tüm projelerin hayata geçmesinin olmazsa olmaz en önemli şartı yerel özerkliğin kente özgü biçimde hayata geçirilmesidir.
Aşağıda yer alan ve Mersin’i değiştirip, dönüştürecek tüm projeler; mümkün olduğunca bürokrasiden arınmış, kenti tanımaktan, okumaktan uzak merkezi yönetim anlayışından adem-i merkeziyetçi bir yönetime geçmekle mümkün olacaktır. (Mersin ekonomisi, sosyal, siyasal dokusuyla yüz yıldır tartışıp durduğumuz yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve bir adım ötesinde yerel özerkliğin hayata geçirilmesinde ülke adına model olacak mozaik özelliklere, dokuya sahiptir. Bu özellik kentin avantajları arasında dikkatlerden kaçsa da üzerinde durulması gereken reel bir olgudur)
Mersin’i orta gelir tuzağından çekip çıkaracak, 2012 sonunda 10 bin 300 dolara ulaşan Türkiye milli gelir ortalamasının altında dolaşıp duran (2012 sonunda Mersin’ de kişi başına düşen gelir 8.500 dolar civarındadır) ve kader sanılan o görüntüden refah seviyesine yükseltecek projeleri çalışmanın sonraki bölümünde paylaşacağım…