Üniversiteler kendi yerel bölgelerinde refah yaratarak bölgesel büyümeye, istihdama, yatırıma ve toplum refahına katkıda bulunmalıdırlar. Yenilikçiliği ve girişimciliği destekleyerek, yatırım ve yetenekleri çekerek ve istihdam yaratarak bölgelerin ekonomik potansiyellerine ulaşmalarına yardımcı olmalılar.
Üniversiteler, hem yeni bilgi kaynağı hem de endüstriyel laboratuvarlarda çalışan bilim insanı ve mühendislerin eğitmeni olarak ekonomik kalkınma sürecinde önemli bir rol oynamalıdır.
Mersin Üniversitesi yönetimi kadrolaşma çalışmalarından zaman bulabilse bir şeyler yapacak ama milliyetçi muhafazakar saplantılardan bilime pek sıra gelmiyor. Üniversiteler, kanıta dayalı politika oluşturma konusunda bilgi verme ve desteklemede önemli bir role sahiptir.
Gelişmiş ülkelerde üniversiteler yerel ekonomideki yenilik ve rekabet merkezleri olarak görülmektedir. Türkiye’de ise durum tamamen farklıdır. Yükseköğretim sistemimiz, iş gücümüzün ekonomik değişimin taleplerine hazırlıklı olmasını sağlama konusunda önemli bir sorumluluk taşımaktadır. Ancak sorumluluk bir tarafa bırakılarak yapıcı değil dışlayıcı bir tavır ortaya konularak iktidarın popülist istekleri ön planda tutulmaktadır.
Mersin Üniversitesi siyasi girdabın içinde savrulmaktadır. Akademik payeler talimatla dağıtılınca bilim önemini kaybetmektedir. Akademik itibarı gerilemektedir.
MERSİN ÜNİVERSİTESİ BİLGİ YARATICILARINI BİLGİ TİCARİLEŞTİRİCİLERİYLE BULUŞTURMAYA ÇOK UZAK…
Üniversiteler, hem yeni bilgi kaynağı hem de endüstriyel laboratuvarlarda çalışan bilim insanı ve mühendislerin eğitmeni olarak ekonomik kalkınma sürecinde önemli bir rol oynamalıdır.
MERSİN ÜNİVERSİTESİNİN MERSİN’in EKONOMİK KALKINMASINDA NEDEN ROLÜ YOK.
Rektör Prof. Dr. Erol Yaşar’ın bilime değil tarikat ve cemaatlara yanaşması üniversitenin bilimden uzaklaşmasına neden oluyor.
Üniversitelerin bugün, değersizleştirme politikası altında üniversitenin bir ileri liseye dönüştüğünü söylemek yanlış olmaz. Öğretim üyeleri, hemen her orta öğretim öğrencisinin üniversiteye girebileceği bir ülkede ortaöğretimin eksikliklerini kapatmaya çalışan kadrolar gibi çalışıyor.
Akademisyenlerin düşünce ve araştırma özgürlüğünün sınırlanması gibi öğrencilere
politik ya da sosyal görüşleri nedeniyle baskı kurulması işi dahada zorlaştırıyor
Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar, Akademisyenlerin düşüncelerini özgürce ifade edememesi, siyasi baskılar veya oto-sansür, bilimin gelişimini olumsuz etkiliyen ortam yaratıyor Akademik kadrolarda atamalarda liyakatin yerine ilişkilerin veya ideolojik yakınlıkların ön plana çıkması, kaliteyi düşürüyor.
Akademisyenlerin düşünce ve araştırma özgürlüğünü sınırlanması gibi
Öğrencilere politik ya da sosyal görüşleri nedeniyle baskı kuruyor.
MERSİN ÜNİVERSİTESİ BİLGİ YARATICILARINI BİLGİ TİCARİLEŞTİRİCİLERİYLE BULUŞTURMAYA ÇOK UZAK…
Üniversiteler, hem yeni bilgi kaynağı hem de endüstriyel laboratuvarlarda çalışan bilim insanı ve mühendislerin eğitmeni olarak ekonomik kalkınma sürecinde önemli bir rol oynamalıdır.
Mersin Üniversitesinde akademik personel alımında liyakat yerine torpil, hem kalitenin düşmesine hem de motivasyon kaybına neden olmaktadır. Ar-Ge yatırımları yetersizdir; üniversitede genellikle eğitim odaklı, araştırma kültürü zayıftır. Bilimsel üretkenlik, uluslararası
standartların gerisindedir.