Stigmatizasyon; bir bireyi ya da grubu, toplumun diğer bireylerinden ayırt etmeye yarayan algılanabilir özellikleri nedeniyle onaylamama ya da onlara karşı ayrımcılık yapma anlamına gelmektedir. Toplumsal stigmatizasyon ise genellikle kültür, cinsiyet, ırk, sosyoekonomik sınıf, yaş, cinsel yönelim, cinsellik, beden imajı, fiziksel engellilik, zeka veya bunların eksikliği ve sağlığıyla ilgilidir. Bir insan veya insan grubu hakkında negatif önyargıların üretilmesi de diyebilir ve damgalama olarak adlandırabiliriz. Toplumun sosyoekonomik durumu, cinsiyet, ırk, din, görünüş, yetiştirilme tarzı, köken veya sağlık durumu gibi belirli özelliklere dayanarak bir grup veya bireye yüklenilen olumsuz algı veya onaylamama durumu olarak adlandırabileceğimiz sosyal damgalama, farklı biçimler alabilir ve ortaya çıktığı zamana ve yere bağlı olarak da farklılık gösterebilir.
İnternetin hayatımızın her alanına girmesiyle birlikte iletişim artık inanılmaz bir hıza ulaştı. Hemen hemen herkesin bir veya birden fazla sosyal medya hesabı mevcut ve bu hesaplarla ülkenin, dünyanın her yerindeki insanlarla anında iletişim kurabiliyor ve her olaya yorum yapabiliyor. Hal böyleyken insanlar arası etkileşim, her ne kadar sanal da olsa, oldukça geniş boyutlara ulaştı. Bu durum, kişilerin birbirlerinden daha çok etkilenmesine neden oluyor.
Toplum olarak başlıca sorunlarımızdan biri ve belki de en başta geleni olan başkalarına müdahale etme durumu, ne yazık ki bu iletişim ağı vasıtasıyla her yere ve alana yayıldı. Evinde oturan kişi, ülkenin başka bir ucundaki hiç tanımadığı bir kişiyi giyiminden, cinsiyetinden, ırkından, dilinden veya yaptığı herhangi bir şeyden dolayı yargılayabiliyor. Ülkecek en büyük sorunlarımızdan biri de bu: Kendimize bakmadan, özeleştiri yapmadan başka yerleri, insanları belirli kalıplar içine sokmaya veya düzeltmeye çalışmak. Düşüncelerimize aykırı olan şeyleri veya bizden farklı düşünen kişileri değiştirmeye, onları da kendi eksenimize çekmeye çalışmak gibi bir huyumuz var. Bunu yaparken de nazik bir dille yapmıyoruz maalesef. İnandığımız şeylerin, kişilerin, düşüncelerin doğruluğundan şüphe etmediğimiz gibi, farklı düşünen herkese karşı da düşman gibi bakıyoruz. Böyle olunca da farklılıklara tahammül edemiyor, aykırı olan her şeyi/kişiyi damgalıyoruz.
Hâlbuki olması gereken; binlerce yıllık Anadolu medeniyeti üzerinde yaşadığımızın bilincine varıp, farklılıklarımızın değerini bilmek ve bunlardan mümkün olduğu kadar faydalanmak. Medeniyetlerin beşiği diyebileceğimiz bu toprakların çeşitliliğinden, farklı kültür ve geleneklerinden yararlanmak yerine kavga ediyoruz. Herkesi kendimiz gibi yapmaya çalışmak yerine, farklılıklara tahammül edebilsek ve yalnızca kendimizde olan hataları düzeltmeye çalışsak tüm sorunlar kendiliğinden çözülecek aslında. "Herkes kendi evinin önünü süpürse, sokaklar tertemiz olur." derler ya... Bizimki de o hesap. Fakat kimse kendi evinin önüne bakmadığı gibi, başka sokaklar üzerinde ahkâm kesmekten de geri kalmıyor. Demem o ki; bırakın başkalarını “doğru yol”a sokmayı, bırakın insanlara kendi fikirlerinizi empoze etmeyi, bırakın size farklı gelen şeyleri/kişileri ötekileştirmeyi. Sadece kendi içinize bakın, kendi gelişiminiz üzerine çalışın ve kendi yaptıklarınızın doğruluğunu sorgulayın. Emin olun, bu şekilde her şey çok daha kolay ve de güzel olacaktır.