UĞUROLA MERSİN, UĞUROLA TÜRKİYE…
Türkiye’de spor denildi mi yıllardır akla ilk futbol gelir.
Gazetelerin spor sayfaları, televizyonların spor programları, sponsorların yatırımları hep futbolun etrafında döner. Ancak acı bir gerçek var: Futbol para yutuyor, ama başarı getirmiyor. Öte yandan, görece çok daha mütevazı bütçelerle yürütülen basketbol ve voleybol, ülkemizi gururlandıran zaferlerin sahibi oluyor.
Geçen hafta 2025 FIVB Kadınlar Dünya Voleybol Şampiyonası'nda Türk A Milli Kadın Voleybol Takımı'nın Dünya İkinciliği başarısını yazmıştım ve voleybol sporununfutbol sporunun karşısındaki ya da futbol sporunun voleybol sporunun karşısındaki durumunu irdeleyen bir analizi kaleme almıştım.
O yazıyı kaleme aldığım saatlerde 12 Dev Adam Almanya ile final maçını oynamamıştı henüz.
Onların başarısı için de bir yazı kaleme alacağım diye not düşmüştüm yazıma.
O yazımdan birkaç saat sonra A Milli Erkek Basketbol Takımımız, 2025 Avrupa Şampiyonasında (EuroBasket 2025)Avrupa İkincisi oldu.
Kadın Voleybolcularımızın başarısına Erkek Basketbolcularımızın da başarısı eklendi.
Art arda iki müthiş başarı, iki müthiş dünya çapında başarı sevindirip gururlandırdı bizi ama düşünmeye de sevk etti.
Futbolda harcanan yüzbinlerce avronun kazandırdığı ne vardı bize?
Bundan tam 25 yıl önce, Galatasaray Türk futbol tarihinde bir ilk olarak UEFA Kupasında şampiyon oldu ve kupayı kaldırdı. Üzerinden çeyrek yüzyıl geçti; toplamda milyar avrolar harcandı, harcanmaya da devam ediliyor.
Bugün sonuç ne?
Türk futbolu bir Avrupa kupası daha görmedi. Peki neden?
AVRUPA İKİNCİLİĞİ: TÜRK BASKETBOLUNUN YENİ ZİRVESİ…
Türk Erkek Basketbol Milli Takımı, EuroBasket 2025’te elde ettiği Avrupa ikinciliği ile Türk spor tarihine yeni bir parlak sayfa ekledi. Bu başarı, 2001 Avrupa Şampiyonasındaki ve 2010 Dünya Şampiyonası’ndaki gümüş madalyaların ardından, Türk basketbolunun artık kalıcı bir güç olduğunu ortaya koydu.
NBA gibi dünyanın en gelişmiş liginde oynayan Türk Gençleri aslında gençlerimizin basketbola ne kadar yatkın olduğunun bir kanıtı. Giresun’dan çıkan Alperen Şengün isimli bir çocuk bugün dünyanın en yetenekli ve güçlü oyuncularıyla kora kor mücadele edip NBA’de yıldızlaştı. Aynı Alperen Şengün Euro Basket 2025’te Avrupa’da da yıldızlaştı.
Türk gençlerinin basketbol ve voleybol sporuna çok yatkın oldukları artık ortada.
FENERBAHÇE BEKO’NUN EUROLEAGUE ZAFERİ…
Milli Takım ile omuz omuza yükselen bir başka hikâye daha var: Fenerbahçe Beko’nun Turkish Airlines EuroLeague şampiyonluğu. Avrupa basketbolunun zirvesi kabul edilen bu organizasyonda Fenerbahçe, kupayı ikinci kez müzesine götürerek hem kulüp hem de ülke tarihine geçti.
Bu zafer yalnızca sarı-lacivertli camianın değil, tüm Türk sporunun gururudur. Çünkü EuroLeague şampiyonluğu demek, dünyanın en iyi kulüpleriyle boy ölçüşmek ve onları geride bırakmak demektir. Fenerbahçe Beko, artık Avrupa’nın “elit kulüplerinden biri” değil, “zirvede kalıcı bir güç” olduğunu kanıtlamıştır.
BASKETBOL VE VOLEYBOL TÜRKİYE’YE YAYILMALI…
Artık Türkiye şunu anlamalı; Türkiye Voleybol ve Basketbol Sporuna yatırım yapmalı. Bu spor tüm Türkiye’ye yayılmalı. Spordaki başarılarda sanattaki başarılar kadar güzel ve sempati duyulan bir görüntü (imaj) yaratır.
Peki bu başarıyı daha da büyütmek ve sürdürülebilir kılmak için ne yapmalıyız?
· Okul Sporlarına Entegrasyon: İlkokuldan üniversiteye kadar voleybol ve basketbol ders saatlerinin artırılması, yerel turnuvaların düzenli hale getirilmesi.
· Yerel Tesisleşme: Futbol sahaları kadar basketbol sahaları ve voleybol sahalarının da şehirlerde ve mahallelerde yaygınlaştırılması.
· Kültürel Tanıtım: “12 Dev Adam” ve “Filenin Sultanları” markaları birer ulusal kimlik sembolü haline getirilmeli. Belgeseller, filmler ve medya projeleri ile toplumda daha çok yer bulmalı.
· Ekonomik Teşvikler: Spor kulüplerine, futbol dışı branşlara yatırım yaptıklarında devlet destekleri ve vergi avantajları sağlanmalı.
· Genç Yetenek Avı: Anadolu’daki küçük şehirlerden yetenekli gençlerin (Alperen Şengün örneği) keşfedilmesi için federasyonlar sistematik taramalar yapmalı.
Türk futbolu, milyarlarla ölçülen bütçesine rağmen başarıdan uzaklaşırken; basketbol ve voleybol, akılcı planlamanın, disiplinli çalışmanın ve güçlü ruhun neler başarabileceğini gösterdi.
EuroBasket 2025’teki ikincilik, Türk basketbolunun yalnızca spor değil, aynı zamanda ulusal bir gurur projesi haline geldiğini kanıtlıyor. Bugün elimizde bir fırsat var: Futbolun gölgesinden sıyrılıp basketbol ve voleybolu tüm ülkeye yaymak.
IŞIK FİLEDE VE POTADA YANIYOR…
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin spor alanındaki gerçek markaları “12 Dev Adam” ve “Filenin Sultanları”dır. Milli Takımın Avrupa ikinciliği ve Fenerbahçe Beko’nun EuroLeague şampiyonluğu, Türk basketbolunun artık bir “rastlantı sporu” değil, istikrarlı bir başarı hikâyesi olduğunu gösteriyor.
Futbolun gölgesinde başlayan bu yolculuk, artık kendi ışığını saçıyor. Ve o ışık bugün, yalnızca basketbol potalarında ve voleybol filelerinde değil, tüm Türkiye’nin yüreğinde yanıyor.
Türkiye’nin gerçek yükselişi işte tam da burada!
PEKİ YA FUTBOL…
Milyon eurolar harcanıyor, devasa bütçeler, astronomik transferler, dünya yıldızları…
Sonuç? Avrupa’da ilk turda elenmek, Avrupa Kupalarını ve Dünya Kupasını televizyondan izlemek.
Demek ki mesele para değil. Mesele vizyon, disiplin ve sistem. Futbolun bu kısır döngüsü devam ederken, basketbol ve voleybol kendi imkanlarıyla mucizeler yaratıyor.
Türkiye Süper Ligi Şampiyonu Galatasaray’ın ilk Şampiyonlar Ligi maçında 5 yemesi skandal olduğu kadar mutlakders alınması gereken bir konu.
Galatasaray Yönetimi, Teknik Heyeti, Taraftarlar ile Basın ve Medya oturup düşünmeli: yanlış olan ne?
Galatasaray Türkiye Süper Ligi Şampiyonluğunu ilan ettikten sonra özellikle taraftar, basın ve medya öyle bir havaya soktular ki tüm Galatasaray topluluğunu sanki kafadan Avrupa Şampiyonlar Liginde final oynayacaklar.
Özellikle Galatasaray taraftarlarının Fenerbahçe futbol takımına yönelttiği abartılı olumsuz sosyal medya paylaşımları, Galatasaray futbol takımını abartılı bir şekilde övmeleri, basın ile medyada spor yazarlarının Galatasaray’ı abartılı bir şekilde övmeleri, Türkiye Süper Liginin üstünde göstermeleri, abartılı rakamlara yapılan transferleri büyük başarıymış gibi göstermeleri…
Galatasaray futbol takımını çok olumsuz etkiledi. O kadar çok havalara girdiler ki, maça odaklanamadılar. Sonuç ortada hepimiz gördük…
Parayla saadet olmaz diye çok eski bir şarkı vardı:
“Bu dünya senin olmaz
Ettiğin sana kalmaz
Söylemiştim sevgilim
Parayla saadet olmaz”
Çok övünme başarıyı engeller!
SONUÇ…
Mersin özellikle kapalı spor salonları konusunda çok zengin bir kenttir.
Bu salonlar cimnastikten, yüzmeye, voleyboldan, basketbola, hentbola bir çok spora olanak sağlayan müthiş bir zenginliktir Mersin için.
Gençlik ve Spor İl Müdürlüğübu salonlarda çocuklarımıza ve geçlerimize bir çok spor branşında eğitimler vermektedir. Halkımız çocuklarının bu tesislerde spor yapmaları için girişim yapmalıdır.
Ayrıca Belediyelere de spor konusunda çok görev düşüyor.
Mersin Büyükşehir Belediyesi Basketboldaki bu ışığı görmüş olmalı ki, basketbola yatırım yapıyor. Büyükşehir bu konuda öncülük yapıp sporun birleştirici etkisini ortaya çıkaracak Semt Spor Alanları oluşturmalı.
Her semtte gençlerin basketbol ve voleybol sporlara yönlendirilmesi için Açık Hava Semt Spor Alanları oluşturulmalı. Bu alanların tümünde gençlere katkı sağlayacak görevli branş eğitimcileri de bulundurulmalıdır. Bu alanlara zaman zaman davet edilecek ünlü sporcularla genç sporcularımızın sohbet edip spor yaparak yeteneklerini özgüvenlerini arttırmaları sağlanabilir. (Kaynak:BÖLÜM 1 - BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI OLSAYDIM…)
Kentimizde gelişmekte olan bir spor branşı daha var: CİMNASTİK.
Geçmişte ATLETİZM sporu da çok gözdeydi Mersin’de.
Büyük bir spor altyapısı ve üstyapısı var Mersin’in…
Spor kültürü de var…
Spor geçmişi de var…
Eee, çok fazla da genç nüfusumuz var…
Ne duruyoruz helva yapalım!
Hoşça kalın,haftayayineburadayız…