İnsan hayatında en temel sorulardan biri, belki de en zor olanıdır: Ne istiyorum?
Bu soru, sadece bir hedef belirlemekten ibaret değildir; aynı zamanda bir kimlik arayışının, bir iç hesaplaşmanın ve çoğu zaman bir cesaretin ifadesidir.
Çoğu insan ne istemediğini çok iyi bilir. İşini sevmiyordur, yaşadığı şehirden sıkılmıştır, arkadaş çevresinden bıkmıştır. Ama konu "peki ne istiyorsun?" sorusuna geldiğinde sessizlik olur. Çünkü bu sorunun cevabı çoğu zaman hazır değildir. Emek ister, zaman ister, içe dönmeyi ve kendinle yüzleşmeyi gerektirir.
Modern hayat, seçeneklerin bolluğu içinde insanı kararsızlığa iter. Her şey mümkündür; ama her şey aynı anda olamaz. Tam da bu yüzden, ne istediğini bilmek bir seçim yapma cesaretiyle ilgilidir. Seçmek, aynı zamanda vazgeçmektir. Bir yolda yürümek, diğer yolları arkanızda bırakmaktır. İşte bu yüzden, birçok insan "ne istediğini bilmemeyi" bir tür güvenli bölge olarak görür. Kararsızlık, yanlış yapma ihtimalinden daha konforludur.
Ne istediğini bilmek, önce kendine dürüst olmayı gerektirir. Toplumun, ailenin, çevrenin dayattığı beklentilerden sıyrılıp, kendi sesini duyabilmek kolay değildir. Ama mümkündür. Her sabah uyandığında içinden geçen ilk şey, seni neyin heyecanlandırdığı, seni neyin yorduğu... İşte bütün ipuçları oradadır.
Bu nedenle bazen durup nefes almak gerekir. Kendine zaman tanımak, yalnız kalabilmek, dış sesleri susturmak... Ancak o zaman gerçek istekler su yüzüne çıkar.
Ne istediğini bilen insan, hayatına bir rota çizer. Bu rota bazen değişir, yönünü kaybedebilir, fırtınalarla karşılaşabilir. Ama yön duygusu vardır. Bu duygu insanı ayakta tutar, zorluklarla mücadele etme gücü verir.