Kendimizden sorumluyuz.
Eşimizden sorumluyuz.
Çocuklarımızdan sorumluyuz.
Ailemizden sorumluyuz.
Komşularımızdan sorumluyuz.
Mahalle muhtarımızdan sorumluyuz.
Yaşadığımız kentten, ülkemizden sorumluyuz ve hatta dünyamızdan.
Henüz gençliğe ermemiş kız ve erkek çocuklarımızın en kısa zamanda ve en zengin olmak istemesinden, en güzel ve en yakışıklı olma isteğine kadar her tutum ve davranıştan sorumluyuz.
Artık gençlerimiz üniversiteye gitmek, araştırmak, okumak, buluşlar yapmak istemiyor. İstedikleri zamanda ve konumda alabilecekleri diploma (!) ile hemen ve en zengin olmak istiyorlar. Emek vermek, sabretmek, insanlığa hizmet etmek düşüncesi son sıralarda…
Hemen hepimizin bildiği, izlediği ve belki de sahne sözcüklerini ezberlediği Hababam Sınıfı filminde Okul Müdürü Münir Özkul, öğrencilerin karnelerini annelerine ve babalarına vermişti ve “Bu karne notları sizin notlarınız,” diyebilmişti.
Değişen dünya koşullarında, yaşam biçimlerinde elbette elli yıl öncesi olmayacak. Ancak değişim ve gelişimler, insanlık yararına ve geleceğe hazırlanmak anlamında güzelliklere doğru olmalıdır.
Şikâyet ederek ne çözüm bulabiliriz ve ne de geri dönüşü gerçekleştirebiliriz. Toplumsal işleyişlere ortak olmak zorundayız. İktidar olmak için bir siyasi partiye üye olmalıyız ve orada mücadele etmeliyiz. Demokratik kitle Örgütlerinde yer almalıyız ve özellikle gençlerimiz için doğru yol mücadelesi vermeliyiz.
Herhangi bir olumsuz durum karşısında anlık harekete geçmek yerine süreklilik arz eden eylemlilik içinde olmalıyız. Zeytinliklere kıyılmasını istemiyoruz ve mitingler yapıyoruz, imzalar topluyoruz. Oysa çocukluktan itibaren çocuklarımıza, gençlerimize, kendimize zeytinliklerin önemini anlamını, gelecek dünyamızdaki yerini bilmeli, anlatmalı ve kavratmalıyız. (Bu arada Mersin’in Mut ilçesindeki 1316 yıllık zeytin ağacından hâlâ ve en iyi biçimde verim alındığını da not edelim.)
Ormanların “Vatan” demek olduğunu çocuklarımız konuşmaya başladıklarında öğrenmeli ve koruma içtenliğiyle büyümelidirler. Sorumluklarımızı piknik yapıp dönerken çocuklarımıza örnek olacak biçimde göstermeliyiz.
Komşumuz, dostlarımız, milletimiz ile geçmiş ve gelecek birlikteliğimizi “Atatürkçü Düşünce” doğrultusunda yapmanın anlamını ve önemini yaşamımızın her anında göstermeli ve kavratmalıyız.
Sorumluyuz ve sorumlu çocuklar yetiştirmek zorundayız.
Suçlamak kolaydır. Küsmek de. Kızmak en kolayı belki de.
Zor olan ya da doğru olan peki? Yaşamın her anında sorumluluk yüklenmek, öğrenmek, anlatmak, kavratmak, yazmak, göstermek…
Ciddi sorunlarımız var. Birey olarak ve ülke olarak. Ekonomik, siyasi, öğrenim, sağlık vb. Çözüm de ellerimizde. Ancak, uzun vadeli düşünerek… Kendimizi toplumdan soyutlamadan… Toplumdan sorumlu olduğumuzu unutmadan… Üstelik, sorumluluğun temelinde özgürlük olduğunu da hafızalarımızda hep tutarak!