Mersin kıyılarında gözlenen Phoenix dactylifera türü hurma palmiyeleri, yalnızca bu bölgenin sıcaklık, nem ve toprak dengesine dayanabiliyor. Söz konusu tür, genellikle Kuzey Afrika ve Orta Doğu kökenli olarak bilinse de, Türkiye'de yalnızca Mersin sahil şeridinde doğal gelişim gösterebiliyor. Botanik uzmanlarına göre, bu durum hem ekolojik hem de bilimsel açıdan dikkatle izlenmesi gereken bir flora özelliği sunuyor.

Mersin’in mikrokliması tropik türlerin gelişimini mümkün kılıyor

Toplumun Kanayan Yarasına Dokundular: Mersin’de Kadınlara Özel Farkındalık Eğitimi
Toplumun Kanayan Yarasına Dokundular: Mersin’de Kadınlara Özel Farkındalık Eğitimi
İçeriği Görüntüle

Mersin, coğrafi konumu itibarıyla Akdeniz ikliminin en yumuşak ve nemli örneklerinden birini barındırıyor. Yıl boyunca don olaylarının neredeyse hiç yaşanmaması, ortalama sıcaklıkların 15–35 derece arasında seyretmesi ve yüksek bağıl nem, tropik ve subtropik bitkiler için elverişli bir ortam yaratıyor. Bu durum, özellikle kıyıya yakın bölgelerde bazı özel türlerin doğal döngü içerisinde yetişebilmesine olanak tanıyor.

Phoenix dactylifera, genellikle ticari hurma üretimi için sıcak çöl iklimlerinde yetiştirilen bir tür olarak bilinirken, Mersin’de bu palmiyelerin doğal döllenme ve gelişim gösterebildiği sahil noktaları mevcut. Yenişehir, Mezitli ve Erdemli ilçelerinde yapılan yerel gözlemler, bazı hurma ağaçlarının son 15–20 yıl içerisinde kendi tohumlarıyla çoğaldığını ve sahil boyunca yeni bireylerin doğal olarak geliştiğini gösteriyor.

Palmiye1

Bu palmiyelere yalnızca süs bitkisi olarak değil, aynı zamanda yerel ekosistemin bir parçası olarak yaklaşılması gerektiğini belirten uzmanlar, Mersin kıyı şeridinin bu açıdan Türkiye florasında ayrı bir konuma sahip olduğunu ifade ediyor. Aynı iklimsel özellikler sayesinde limon, turunç, avokado ve mango gibi türler de Mersin’de başarıyla yetiştirilebiliyor.

Kıyı bandındaki ekolojik çeşitlilik dikkat çekiyor

Mersin sahilleri yalnızca hurma palmiyesi değil, aynı zamanda çok sayıda endemik ve yarı endemik kıyı bitkisini de bünyesinde barındırıyor. Kum zambağı, deniz börülcesi, akasya türleri ve tropik kökenli bazı süs bitkileri, Mersin kıyı şeridinde doğrudan insan müdahalesi olmadan büyüyebiliyor. Bu da Mersin’i, Akdeniz havzasındaki eşsiz kıyı ekosistemlerinden biri hâline getiriyor.

Uzmanlar, bu alanların yalnızca estetik veya tarımsal değer taşımadığını; aynı zamanda iklim değişikliğine karşı dirençli bitki türlerinin gelecekteki potansiyel yaşam alanlarını belirleme açısından da önem taşıdığını belirtiyor. Özellikle Phoenix dactylifera gibi türlerin Türkiye sınırları içinde doğal olarak çoğaldığı tek alanın Mersin olması, bu palmiye türünün iklimsel sınırlarını yeniden tanımlayabilecek nitelikte.

Botanik envanter çalışmalarına göre, Mersin sahil şeridinde görülen bu özel türlerin bazıları daha önce yalnızca Güney İtalya, Tunus ve Fas gibi ülkelerde gözlenmişti. Ancak iklim koşullarının uygunluğu, Mersin’in bu türleri doğal döngü içinde barındırmasına imkân sağladı. Yürütülen yerel gözlem çalışmalarında, bu türlerin yabani ortamda kendiliğinden çoğaldığı ve ek bir müdahale olmaksızın yaşamını sürdürebildiği tespit edildi.

Bilimsel araştırmalarla kayıt altına alınması planlanıyor
Mersin Üniversitesi ve bazı çevre araştırma merkezleri tarafından yürütülen bölgesel bitki envanteri çalışmaları kapsamında, kıyı hattında görülen Phoenix dactylifera örneklerinin genetik yapısı ve adaptasyon süreçleri mercek altına alındı. İlk sonuçlar, bu türlerin iklim değişikliğine karşı dirençli alt varyantlar olabileceğini gösteriyor.

Mersin Valiliği’nin de destek verdiği proje kapsamında, bu bitkilerin koruma altına alınması ve kıyı hattının biyolojik çeşitlilik bakımından izlenmesi hedefleniyor. Yetkililer, bu alanların yapılaşmadan arındırılması ve doğayla uyumlu düzenlemeler yapılması gerektiğini belirtiyor.

Türkiye’nin sadece Mersin kıyılarında doğal olarak çoğalan bu tropik palmiye türü, hem ekolojik hem de kültürel açıdan önemli bir sembol hâline gelmiş durumda. Yerli flora içinde taşıdığı bu ayrıcalıklı konum, Mersin’i yalnızca bir Akdeniz şehri değil, aynı zamanda eşsiz bir biyolojik koridor olarak tanımlamayı mümkün kılıyor.

Muhabir: Haber Merkezi