Büyüklerin gençlerle ilgili yakınmaları günümüze has bir durum değil. Bugünün yetişkinleri bir zamanlar gençti ve aynı yakınmalar onlar içinde yapılıyordu. Gençlere yönelik eleştirilerin nesilden nesile süregeldiğinin en önemli kanıtları tarihte gizli ve en önemli örneği ise Sümer tabletleri. Çivi yazılı tablette on yedi kil tabletten oluşan bir yazıda bir babanın oğlu hakkındaki düşüncelerini paylaşmadan önce günümüzden binlerce yıl önce dönemin, asi, söz dinlemez gençleri için söylenen sözlere bir bakalım.

- Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinlere karşı saygısızlar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar.” (Aristo M.Ö 350)

- Günümüzün çocukları lüksü seviyor, kötü davranışları var, otoriteye baş kaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı... anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar, onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar." (Sokrates M.Ö 399)

Yazımın başında bahsettiğim Sümer tabletinde ise bir babanın haylaz oğluna nasihatleri, uyarıları, eleştirileri açık bir şekilde ifade ediliyor. Yazıyı sonuna kadar okuduğunuzda günümüzdeki söylemlerden çok da farklı olmadığını göreceksiniz. Tabletteki yazı şu şekilde;

- “Nereye gittin?”

- “Eğer bir yere gitmediysen, niye avarelik ediyorsun? Okula git, okul-Baba’sının önünde dur, ödevini ezberle, okul çantanı aç, Ağabey’in senin için yeni tablet yazarken kendi tabletini yaz. Ödevini bitirip gözetmenine gösterdikten sonra yollarda oyalanmadan doğruca bana gel. Şimdi ne olduğunu anladın mı?”

- “Bana bak, adam ol. Meydanlarda başıboş dolaşma, caddelerde sürtme. Sokakta yürürken çevrene bakınıp durma. Alçakgönüllü ol, gözetmenine ondan çekindiğini göster. Korktuğunu belli edersen senden hoşnut kalır.”

- “Meydanlarda başıboş dolaşan sen mi başarılı olacaksın? Öyleyse önceki kuşaklara bak. Okula git yararını görürsün. Oğlum, önceki kuşaklara bak, araştır onları.”

- “Şimdi sana söyleyeceklerim, aptalı bilge bir adama çevirir, yılanı büyülenmiş gibi durdurur, seni asılsız sözlere kanmaktan alıkoyar. Yüreğim senin yüzünden bezginlikle dolduğundan, senden uzaklaştım, korkularına ve homurdanmalarına aldırmadım – evet korkularına ve homurdanmalarına aldırmadım. Bağırıp çağırmaların yüzünden sana dargındım – evet sana dargındım. Sen insanlıktan çıktığından, yüreğimi şeytani bir rüzgâr ele geçirmişti. Homurdanmaların beni yedi bitirdi, ölüm döşeğine düşürdü.”

- “Ömrümde sana sazlıktan kamış getirtmedim. Yeni yetmelerin ve küçüklerin taşıdığı sazları sen hayatında taşımadın. Sana asla ‘kervanlarımla git’ demedim. Seni asla çalışmaya, tarlamda saban sürmeye göndermedim. Seni asla tarlamı bellemeye göndermedim. Seni asla işçi olarak çalışmaya göndermedim. Ömrümde sana ‘git çalış, beni geçindir’ demedim.”

- “Senin gibiler çalışıp anne babalarının geçimini sağlıyorlar. Arkadaşlarınla konuşup, söylediklerine değer verseydin, onları örnek alırdın. Her biri 10 gur (72 kile) arpa getiriyor – küçükler bile babalarına 10 gır arpa getiriyor. Babalarını arpaya boğuyorlar, onu arpa, yağ, yün içinde yüzdürüyorlar. Ama sen haylazlıkta üstüne yok, onlarla karşılaştırınca adam bile değilsin. Elbette sen onlar gibi çalışmazsın – onlar çocuklarını çalıştıran babaların oğulları, ama ben – ben seni onlar gibi çalıştırmadım.”

- Yoldaşın, okul arkadaşın – onun değerini bilmiyorsun, niye onu örnek almıyorsun? Ağabeyini örnek al.

Örneklerden de anlaşılıyor ki, gençlik hataları binlerce yıldır değişmeden devam ediyor. Hal böyle olunca o hatalara karşı yetişkinlerin uyarıları, nasihatleri, eleştirileri de aynı kalıyor. İnsanlar değişiyor ama olaylar ve olaylara karşı takınılan tavır ve tutumlar aynı kalmış gibi görünüyor. Gençliğin nereye gittiği kadar yetişkinlerin nerede durduğunun da cevaplanması gereken bir soru olduğunu düşünüyorum.

Sağlıklı günler dilerim.