Kazuo Ishiguro’nun 2021’de yayımlanan Klara ve Güneş romanında yapay zekâ, geleceğin teknolojisi olarak değil, insanlığın ahlak pusulasını sınayan bir ayna olarak karşımıza çıkar. “Yapay arkadaş” olarak kurgulanan Klara’nın görevi, yalnız çocukların boşluklarını doldurmaktır. Ancak roman ilerledikçe şunu fark ederiz: Asıl test, Klara’nın insana ne kadar benzediği değil, insanların onu hangi ihtiyaçlarının yerine koyduğudur.
Bugün yapay zekâ yalnızlığı gidermek, yaşlılara arkadaşlık etmek, çocuklara rehberlik etmek içinde tasarlanıyor. İlk bakışta insana fayda sağlayan çözümler gibi görünse de Ishiguro’nun uyarısı hâlâ güncel:
“Eğer insan ilişkilerimizin yerini makineler alıyorsa, sorun makinelerde değil, bizim insana dair zaaflarımızdadır.”
Yapay zekâyı yalnızlıklarımızı örtmek için kullanmak, aslında toplumsal kusurlarımızı görünmez kılmak değil midir?
Yalnızlaşmış şehirlerimizi, kopmuş aile bağlarımızı, zayıflamış komşuluklarımızı teknolojiyle yamamaya çalışıyor olabilir miyiz?
Bugün yapay zekâ etik tartışmaları yalnızca veri güvenliği ya da algoritmik önyargılarla sınırlı değil. Daha derin bir soru var:
“İnsanın yerini doldurmak üzere geliştirdiğimiz her makine, aslında hangi toplumsal eksikliğimizin maskesi oluyor?”
Eğer çocuklara arkadaşlık edecek robotlar geliştiriyorsak, bu çocukların gerçek dünyada neden yalnız bırakıldığını sorgulamamız gerekmez mi?
Eğer yaşlılara “dijital dostlar” sunuyorsak, toplumsal dayanışma ağlarının neden çöktüğünü düşünmek zorunda değil miyiz?
Romanda Klara’nın güneşe duyduğu saf inanç “Güneş her zaman iyileştirir” cümlesiyle ifade ediliyor. Bu söz bize insana özgü bir değerler sistemini hatırlatıyor. Umut, inanç, fedakârlık.
Yapay zekâ bu değerleri yeniden üretemez; yalnızca taklit edebilir. Bir papağanın kelimeleri taklit edip anlamları hakkında en ufak bir fikrinin olmaması gibi.
Kaybettiğimiz değerleri robotlara taklit ettirmeye çalışmak, aslında bizlerin ahlaki ve toplumsal beceri anlamında sınıfta kaldığını göstermiyor mu?
Bana kalırsa teknolojiyi insanlığımızı güçlendiren bir yönde kullanmak en doğrusu. İşte bu yüzden yapay zekâ, bir mühendislik sorunu değil, bir toplumsal ahlak sınavıdır. Ve bu sınavın soruları, bizim insani değerlerimizi unutarak, makinelerden “ahlak” devşirmeye çalışmamızda gizlidir.