Empati, başkasının duygularını anlayabilme, onun penceresinden bakabilme yetisidir. Toplumsal yaşamı ayakta tutan en temel köprülerden biridir. Ancak günümüzde bu köprünün yıkılmaya başladığını görüyoruz. İnsanlar, kendi dünyasına kapanıyor, başkasının acısını anlamak yerine yargılamayı tercih ediyor. İşte bu noktada empati yoksunluğu, bireylerin ruhuna sessizce işleyen bir yalnızlık virüsüne dönüşüyor.

Empati Eksikliği Nasıl Ortaya Çıkıyor?

Empati yoksunu insanlar, çoğu zaman farkında bile olmadan kırıcı olabiliyor. “Ben olsam…” diye başlayan cümleleri vardır ama aslında karşıdakinin ne hissettiğini dinlemezler. Sadece kendi bakış açılarını dayatırlar. Bu, ilişkileri zedeleyen en önemli unsurlardan biridir. İşyerinde, aile içinde, arkadaşlık ilişkilerinde empati eksikliği; güveni tüketir, sevgiyi aşındırır.

Toplumda Yarattığı Boşluk

Empati yoksunluğu yalnızca bireyleri değil, toplumun bütününü etkiler. Birbirini anlamayan, dinlemeyen, hissetmeyen bir toplum; giderek kutuplaşır, parçalanır. İnsanlar arasında görünmez duvarlar örülür. Komşunun kapısını çalmayan, arkadaşının derdine kulak asmayan bir toplum, sessizce çözülmeye başlar.

Çözüm Nerede?

Çözüm, küçük ama güçlü adımlarda gizli. Dinlemeyi öğrenmek, yargılamadan anlamaya çalışmak, kendi konfor alanımızdan çıkıp başkasının penceresinden dünyaya bakmak… Empati, öğrenilebilir bir beceridir. Bir tebessümle, bir dokunuşla, bir “seni anlıyorum” cümlesiyle bile büyük değişimler yaratabiliriz.

Empati yoksunluğu, yalnızca başkasına değil, kendimize de yabancılaşmamızdır. Belki de yeniden birbirimizi anlamaya başlamak, içimizde kaybolmuş insanlığımızı bulmanın ilk adımıdır.