Bazı cümleler vardır, insanın zihnine bir bıçak gibi saplanır. “Hem güçlü bir karakter hem de kolay bir yaşam dileyemezsiniz. Her birinin ederi, diğerinin bedelidir.” İşte bu söz, hayatın en temel gerçeklerinden birini sade ama sarsıcı bir dille ortaya koyar.
Hepimiz hayatımızda hem konforu hem de içsel gücü ararız. Kolay bir yaşam, huzurlu günler, sıkıntısız geceler isteriz. Ama diğer yandan, dimdik durabilen, sarsılmayan bir karaktere de sahip olmayı arzularız. Ne yazık ki bu iki arzu, çoğu zaman birbirini dışlar. Çünkü güçlü bir karakter, fırtınalardan geçmeden oluşmaz.
Zorluklar, kayıplar, hayal kırıklıkları… Bizi biz yapan, içimizdeki dayanıklılığı şekillendiren hep bu yaşanmışlıklardır. Kolay bir yaşam ise genellikle insanı şekillendirmek yerine uyuşturur. Rahatlık içinde büyüyen bir birey, hayatın keskin virajlarına geldiğinde savrulabilir. Oysa zorluklarla yoğrulan bir kişi, her darbede daha sağlam hale gelir.
Bu yüzden güçlü bir karakter istiyorsak, hayatın bize getirdiği zorluklardan kaçmamalı, hatta onları birer fırsat gibi görmeliyiz. Her sınav, kişiliğimizin daha sağlam bir tuğlası olabilir. Kolaylık aramak yerine anlam aramalıyız. Çünkü sonunda gerçek huzur, güçlü bir karakterle gelir – kolay bir hayatla değil.
Unutmayın: Karakter, rüzgar esmediğinde değil; fırtınalarla mücadele ederken şekillenir.