Bazen öyle anlar olur ki, gözümüzün önünde geçen hayata sadece bakar, hiçbir şey yapamadan öylece kalakalırız. Bir çocuğun aç karnını, bir annenin sessizce ağlayışını, yaşlı bir adamın gözlerindeki kırgınlığı görürüz. Ve içimizden derin bir iç çekerek şöyle deriz: “Keşke sihirli bir değneğim olsaydı...”
Çünkü bazı acılar öyle derin, öyle gerçek ki, kelimeler yetersiz kalır. Çünkü insan bazen sadece sarılmak, iyileştirmek, düzeltmek ister… Ama yapamaz. Hayat her zaman izin vermez. Her şeyi yoluna koymak için bir dokunuş, bir mucize isteriz. İşte o zamanlarda düşleriz o hayali: Sihirli bir değnek...
Kalbimizin Derinliklerinde Bir Yer
Aslında hepimiz yüreğimizin bir köşesinde o değneği taşırız. Ama hayatın ağırlığı bazen onu unutturur bize. Günlük telaşlar, geçim derdi, yalnızlık, umutsuzluk... Her biri içimizdeki o iyileştirici gücü gölgede bırakır. Oysa o güç hâlâ oradadır. Bir çocuğun başını okşadığımızda, bir dostun gözyaşlarını sildiğimizde, bir yabancıya gülümsediğimizde kendini hatırlatır. Çünkü bazen en büyük sihir, birinin varlığını hissetmesidir.
Belki De Değnek, Sevgi
Evet, belki o sihirli değnek elimizde değil. Ama yüreğimizde... Sevgiyle dokunduğumuz her şey değişir. Birinin acısını paylaşmak, onun yükünü hafifletmek demektir. Umut olmak, sessizce “yalnız değilsin” demektir. Ve belki de hayatın en büyük büyüsü, birbirimizi unutmadan yaşayabilmektir.